13 Şubat 2025 Perşembe

ERDOĞAN BU KEZ KAZANABİLİR Mİ?

Erdoğan bu kez kazanabilir mi?

Diye soralım ve yanıtı en başta verelim.

Erdoğan bu kez kazanamaz.

Şimdi neden kazanamayacağının detayına gelelim.

Aslında Erdoğan ilk kez seçim kaybetmeyecek. Erdoğan bu seçimle birlikte 4.kez kaybetmiş olacak.

Erdoğan’ın kaybettiği 1. seçim 7 Haziran 2015 seçimleridir.

7 Haziran 2015 Pazar günü yapılan Milletvekili genel seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan liderliğinde giren AKP %40.87 oranında oy alarak 258 Milletvekili çıkarmasına rağmen 600 üyeli TBMM’de çoğunluğu sağlayıp tek başına Hükümet kuracak güce erişemedi.

Yani seçimleri kazanamadı. Sonrası ülkenin bir baştan bir başa Kaosa sürüklenip kana bulanmasının getirdiği ortamda seçimleri yenileyip 1 Kasım seçimlerine gitmek oldu.

Erdoğan’ın Kaybettiği 2. Seçim 2019 yerel seçimleridir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan bire bir propagandasını yaptığı 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde ağır bir yenilgi aldı.

2019 Yerel seçimlerinde AKP Başta İstanbul,Ankara,Antalya,Adana,Mersin, Bolu,Artvin,Kırşehir,Bilecik,Ardahan,Şırnak olmak üzere bir çok il ve ilçede yıllardır elinde tuttuğu belediyeleri kaybetti. Yerel seçimlerin kaybedeni Erdoğan oldu.

Diğer illerin kaybını geçiştiren Erdoğan, “İSTANBULU KAYBEDEN TÜRKİYE’Yİ KAYBEDER” diyerek CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun AKP adayı Binali Yıldırım’a 21.462 oyla seçimleri kazanarak İstanbul Belediye Başkanlığını kazanmasını bir türlü içine sindiremedi.

Tüm yasal ve anayasal nedenlerin aksine hukukun açıkça çiğnenip YSK’nın bir aparat olarak kullanılmasıyla CHP’nin 25 yıl aradan sonra kazandığı İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinin yeniden yapılması kararı alındı.

Yenilenen İstanbul seçimlerinde CHP adayı Ekrem İmamoğlu 4.741.870 oy alırken AKP’nin Joker adayı Binali Yıldırım 3.935.444 oyu ancak alabildi bir önceki seçimdeki 21.462 olan oy farkı bu kez 806.426 ya yükseldi.

23 Haziran 2019 günü tekrar yapılan seçimlerde bu kez Erdoğan  açık ara 3.yenilgisini aldı.

Şimdi Erdoğan 4.kez 14 Mayıs 2023’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kaybederek yenilecektir.

Neden kaybedecektir.

Çünkü

1-  Erdoğan 2018 seçimlerinde Sözde 15 Temmuz darbeciğinin rüzgarını arkasına alarak gücünün zirvesindeydi. Şimdi sürekli artan ekonomik krizi çözememe, ülkenin Suriyeli, Afganlar tarafından bir anlamda “SESSİZ İŞGALİ”ne sebep olması,11 İlde meydana gelen Depreme geç müdahale edilerek ilk günlerde kurtarılabilecek Askerin sahaya sürülmemesi öncesinde Depreme karşı hiçbir tedbirin alınmamış oluşu,Felaketlerde hep önde olan Kızılayın içinin boşaltılması, AFAD adıyla kurulan kurumun başarısız oluşu Erdoğan’ın otoritesini ve gücünü sarsıp bitirdi.

2-   Yakın müttefik olarak yanında tuttuğu MHP baraj altına düştü.

3-   Seçimlerde Personel, İkmal, Ulaşım ve Mali destek veren Büyük Şehir Belediyeleri kaybederek büyük bir destekten yoksun hale geldi.

4-   2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan karşısında darmadağın olarak seçimlere giren Muhalefet bu kez tamamen tek yumruk olarak bir muhalif oyu dahi dışarıda bırakmadan seçimlere girecektir.

5-Bir önceki seçimlerde Erdoğan'ın emrinde hem Devletin tüm olanaklarını kullanmasının yanısına Büyükşehir Belediyelerinin tümünün de her tür gücünü sahaya sürüyorken Muhalefet bunlardan yoksundu.

Şimdi ise bir çok Büyükşehir Belediyesinin gücü Muhalefetin yanındadır.

                   Bu şartlar altında seçimlere girecek olan Erdoğan’ın bırakın 2018 seçimlerinde olduğu gibi %52.54 oy alarak seçilmesini %42.54 oy alması dahi sürpriz olur.

KILIÇDAROĞLU’NA SORULMAYANLARI SORDUM

KRT’deki açıklamalarından sonra bilhassa CHP’nin son kurultayı ile ilgili olarak açılan “Şaibeli Kurultay” soruşturması ile gündeme oturan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Mustafa Kemal Mahallesi Barış Sitesinde bulunan iki katlı Dublex ofisinde hem açılan soruşturma hem de kendi döneminde ki uygulamaları ile ilgili bir görüşme yaptık. Öyle çok sıkı koruma ortamının olmadığı birkaç koruma ve çay temizlik işlerine bakan bir görevli ve özel kalem gibi bir danışmandan ibaret çalışan var. Şatafatlı bir ortamın olmadığı ve birkaç küçük odadan oluşan ofisin bir odasını Kemal bey kullanırken bir odası kütüphane olarak düzenlenmiş iki odasında ise Bülent Kuşoğlu gibi eski çalışma arkadaşları kullanıyor. Görüşmemizin başlangıcı, gündeme oturan Savcılığın başlattığı “CHP’nin şaibeli kurultay” meselesi oldu. -Sizin KRT’de ki programınızın ertesi sabahı Ankara Cumhuriyet Savcılığı CHP’nin 4-5 Kasım 2023 tarihinde yapılan kurultayı ile ilgili “Şaibeli Kurultay” adı verilen soruşturma başlattığını duyurdu sizi de tanık olarak ifadeye çağırdı. Sonrasında hem genel hem de sosyal medyada bu soruşturmaya neden olup partiyi tartışılır mahkeme kapısına düşürür hale getirdiğiniz iddiası ile size karşı genel bir linç kampanyası başlatıldı. Siz bu “Şaibeli Kurultay” soruşturmasının neresindesiniz. diye sordum. Kemal Kılıçdaroğlu – “Kardeşim benim KTR’de ki söylediklerim ortada.Ben ne demişim. Ben diyorum ki Erdoğan bir değil iki değil dört beş kere bizim son kurultayımız için “şaibeli kurultay” ifadesini kullanıyor siz de çıkın bir yanıt verin verin susmakla olmaz sonra derler ki “sukut ikrardan gelir” benim söylediğim bu. Bu sözlerde savcılığa bir suç duyurusu mu var savcılığı göreve çağırma mı var. Bu soruşturmanın kaynağı belli. O dönem “değişimciler” diye adlandırılan gurubun yanında olan Muş CHP gençlik kollarından Erkan Çakır isimli birinin iddilarını,kendine hakaret, iftira. şantaj olarak gören Bursa CHP il başkanı Nihat Yeşiltaş’ın Bursa Cumhuriyet Savcılığına verdiği 19.11.2023 tarihli suç duyurusunu içerir “İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi talepli” suç duyurusu başvurusudur. Bursa savcılığı kendine yapılan bu suç duyurusunu yetkisizlik nedeniyle dosyayı Ankara Cumhuriyet Savcılığına gönderiyor. Ankara Cumhuriyet Savcılığı da dikkat edin Ocak 2024 tarihinde yani bundan 14 ay evvel bu soruşturmayı açıyor.Beni bu soruşturma ilişkilendirmek hangi aklın ürünü olabilir. Okuduğu anlamayan dinlediğini anlamayan trol yönlendirmesine açık olanlara söylüyorum. El vicdan,Kemal Kılıçdaroğlu partisini mahkeme kapılarına düşürür mü.Ben partimin varsa bir kirlilik arınmasını isterim o kadar.” -Başkanım sizin isteğiniz nedir.Yeniden CHP’ye genel başkan mı olmak istiyorsunuz ne istiyorsunuz. Sokaktaki insanların sorusu şu “Kemal Kılıçdaroğlu neyin peşinde” -“Ben partimin kirlilikten arınmasının peşindeyim ben belediyelerin parti örgütlerini belirlemediği parti örgütleri üzerinde güç oluşturmadığı örgütlerin belediyelerin üzerinde olduğu kirlilikten uzak siyasetin oluşturulmasının peşindeyim” -Başkanın sin bu partide 13 yıl genel başkanlık yaptınız belediyelerin örgütler üzerinde bir baskı gücü olduğunu görmediniz tespit edemediniz mi de şimdi böylesi bir söylemde bulunuyorsunuz. Ben Ankara’da belediyelerin CHP’de olduğu iki ilçede mahalle delegelerinden başlamak üzere il ve kurultay delegelerinin seçimi daha doğrusu yazımında etkin olan iradenin belediye yönetimleri olduğunu biliyorum. Siz bunun böyle olduğunu bilmiyormuydunuz en azından danışmanlarınız size bu bilgileri aktarmadılar mı. Rahatlıkla müdahale ederdiniz. Ayrıca Ankara için sizin il başkanı olarak Ali Hikmet Akıllı’yı son olarak Ümit Erkol’lu istediğiniz ve Çankaya belediyesinin o dönem ki başkanı Alper Taşdelen yönlendirdiği delegeler tarafından seçildiği de sır değil. -Ben ülke ve dünya sorunları ile yoğun olarak ilgilenirim, bu tür meseleler ilgili genel başkan yardımcılarının görevleriydi.İl başkanlığı konusunda ise benim böyle istemim olmadı ama birileri çıkıp “Ben Kemal beyin adayıyım diyenler oluyordu ben buna nasıl engel olacaktım ki. -Milletvekilleri listeleri oluşturulurken bölge ile alakası olmayan kişileri aday listelerinin en önüne seçilecek yerlere yazdınız bu da hem örgütlerin motivasyonunu düşürdü hem de bölgedeki partililerin tepkisini çekti. “Burada kendisine 3.bölge için isimler verdim” -Partiye 5 bin 6 bin aday adayı müracaatı oluyor benin tek tek tanıyıp haklarında karar vermem mümkün değil bu konu ile ilgili arkadaşlar MYK karar veriyor. -Ama sonuçta sizin imzanız ile aday listeleri YSK’ya verildi. Peki, önümüzdeki süreci nasıl görüyorsunuz -Türkiye’de seçim sistemi değişti. Artık çok oy aldım biz kazandık dönemi bitti. %51 oy alan kazanıyor. Normalleşme adı altında partinin mücadele azmi kırıldı. Diktatörle mücadele edilir müzakere edilmez.Millet İttifakı parçalandı ittifak parçalanmak yerine yeni ittifaklar eklenmeliydi. Cumhur İttifakı yerinde duruyor ama ortada Millet İttifakı kalmadı.Bu durumda seçim nasıl kazanılacak. - Gelirler genel müdürlüğü SKK BAĞ-KUR genel müdürlüğü Milletvekilliği ve son olarak genel başkanlığınız dönemi dahil 37 yıl yanınızdan ayırmadığınız Şükran Kütükçü dahil Kemal Kılıçdaroğlu’nun prensleri diye tabir edilenler dahi bir çok yakın çalışma arkadaşınız tarafından sizin tabirinizle “Arkadan hançerlenerek” terk edildiniz.Sanırım sizi terk etmeyen arkadan hançerlemeyenlerden birisi Ankara Belediye başkanı Mansur Yavaş oldu. -Öyledir. - Son olarak şunu sorayım Mansur Yavaş’ın belediyede kadrolaşma ve işe alımlarda CHP’li kadroları es geçmesi hakkında sizin Mansur beye “Belediyeyi bildiğin gibi yönet” diyerek serbest bıraktınız Mansur beyinde bu nedenle CHP’li kadroları tercih etmediği yönünde söylemler var. Bu konuda ne diyorsunuz. -Mansur Yavaş çok sevdiğim ve takdir ettiğim bir başkanımızdır. Bana CHP olmasa kazanamazdım diye her fırsatta söyler. Benim kendisine söylediğim şudur. “Önceki belediye yönetimi döneminden kalan idari kadrolar çalışmana engel olabilir. Bu durumu değerlendir. Liyakatlı kadrolarla çalış” dedim tavsiyem bundan ibaret oldu. -Teşekkürler sayın genel başkanım zaman ayırdınız. -Ben teşekkür ederim ayağına sağlık ailene selamlar. Sormam gereken daha çok soru olmasına rağmen bize ayrılan süre fazlasıyla geçildiği için görüşmemiz burada bitti.

4 Mart 2023 Cumartesi

MASA YERİNDE / ENKAZ ALTINDA KALAN AKŞENER


Köyün birinde Kurban kesilir fakat dağıtımı konusunda sorun çıkar.

Kurbanı nasıl pay edelim diye Hocaya gidilir. Hoca Kurbanın nasıl pay edilmesi gerektiğini anlatır.

“Kurbanı Yediye bölesiniz.

Başı hocaya Döşü hocaya Beşin üçü hocaya kalan ikiyi dileğiniz gibi pay edin”

İşte Meral Akşer’in masadaki paylaşım istediği aynen köyün hocasının kurban payını dağıtımı gibiydi.

                 MHP İçinde genel başkanlık iddiasındaki iki ismin Meral Akşener’le Koray Aydın’nın bu isteklerini MHP içerisinde sürdürememeleri üzerine MHP’den ayrılarak beraberindekilerle  İYİP’i kurdular.

MHP’den ayrılarak BBP’yi kuran Muhsin Yazıcıoğlu ve Aydınlık Partisi’ni kuran Tuğrul Türkeş’in kurdukları partiler Türkiye siyasetin var olup etkin bir konuma gelemedi.

İYİP her iki partinin aksine kısa süre içerisinde kuruluşunu tamamladı. CHP ile  İttifak halinde seçimlere girerek Mecliste güçlü bir gurup oluşturdu.              Milletvekili seçimlerinin ardından ittifak içinde girilen yerel seçimlerden Ankara Büyük Şehir Belediyesi’nin tamamını İstanbul Antalya Mersin Adana Büyükşehir Belediyelerine de ittifak ortağı olarak aslan payını İYİP aldı.

Bu belediyeler sayesinde çekim merkezi haline gelerek iş aş ümidinde olanların bir anlamda tercihi olurken kadroları buralarda en üst düzey yöneticiliklere sahip oldular.

Hak etmedikleri halde il ve ilçe belediye meclislerinde çok sayıda belediye meclisi üyesine sahibi oldular.

Örneğin ittifak anlayışına ters olarak Ankara Yenimahalle’de İYİP genel merkezi ve ilin onayı ile belediye meclisi aday listesi çıkarılmasına rağmen 7 İYİP üyesi CHP listelerinden aday gösterilerek belediye meclis üyesi yapıldı.

İYİP Bu günkü gücünü kime neye borçlu diye soracak olursak.

Elbette CHP’ye ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na borçludur.

İYİP kurulurken  hükümetin baskısından çekindiği için hiçbir otel kurum toplantı salonu vermezken CHP’li Yenimahalle Belediyesi Nazım Hikmet Kongre Merkezini İYİP için açtı.

İYİP kurulduktan sonra seçimlere girebilmesi için Mecliste gurubu bulunması şartının yerine gelmesi için 15 CHP Milletvekili CHP’den istifa edip İYİP’in gurup kurmasını sağlayıp seçim yolunu açtı.

Bu gün 6’lı masa denilen yapının birlikteliğinin temeli CHP ve İYİP tarafından atıldı. Projenin mimarı CHP adına her türlü tavizi veren Kılıçdaroğlu’ydu.



AKP’nin Demokrasiyi yok eden tek adamcı rejimini yıkmak adına CHP’nin Laiklik anlayışından mı dersiniz Ekonomik anlayışından mı dersiniz her alanda 6’lı masanın hayat bulması için tavizler verildi.

6’lı masanın 2.ci yüksek oy oranına sahip Meral Akşener liderliğindeki İYİP sürekli olarak BİZ anlayışı ile ittifak anlayışını kendine yontup CHP’yi kemirmeye içini oymaya çalıştı.

Sıra Cumhurbaşkanı adaylığının belirlenmesine gelince İttifakı 6’lı Masayı ilmik ilmik ören İttifakın en büyük partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yerine CHP üyesi olmasına rağmen İYİP kadroları ile çalışmayı tercih eden Ankara B.Ş Belediye Başkanı Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı adayı olmalıymış seçimler sonunda Parlementer sisteme dönüldüğünde de Başbakan Meral Akşener olmalıymış.

Bunun kabul edilmemesi Cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olması halinde ise Cumhurbaşkanı ile aynı yetkilere sahip 1.Cumhurbaşkanı yardımcısı Meral Akşener olmalı yanında İç İşleri Milli Savunma Adalet ve Çevre Şehircilik Bakanlıkları da İYİP’e verilmeliymiş.

İçindeki ben hep ben düşüncesini yenemeyen kendini siyasete taşıyıp güvenliği polisi bilmediği halde kendini İçişleri bakanı yapan Tansu Çiller’i satan AKP’nin kuruluşunda 4 ay beraber çalıştığı Tayip Erdoğan Abdullah Gül ekibini buradan bana istikbal çıkmaz diyerek terk ederek gittiği MHP’de kendini Milletvekili TBMM Başkan Vekili yapan Devlet Bahçeliye karşı genel başkan ben olacağım diyerek isyan bayrağı açan Meral Akşener son kazığı Kendine Türkiye siyasetinde alan açan CHP’ye Kemal Kılıçdaroğlu’na atarak EGO’sunun bir kez daha esiri oldu. 

Kendince 6’lı masayı devirerek bir enkaz yarattığını sanıyor ama 6’lı masa yerinde Enkaz altında kalan Akşener’in ta kendisi oldu.

AKP’nin Demokrasiyi yok eden tek adamcı rejimini yıkmak adına bir araya gelen 6 partiden birinin lideri olarak masayı dinamitleyen Meral Akşener’in ayrılığı İttifaka güç kaybettirmeyecek aksine ittifak güç kazanacaktır.

 

  

 

       

          

 

 

28 Şubat 2023 Salı

MARAŞ DEPREMİNİ GİTTİM GÖRDÜM YAZDIM


Karanlıklardan kara 6 Şubat gecesi Pazarcık Merkezinden başlayıp Maraş başta olmak üzere 11 ilimizi yıkan Depremi haber alır almaz Memleketim olan Maraş Afşin Elbistan’da bulunan Emmim Dayım Teyzem çocuklarını arayıp bilgi almak istedim.

Fakat en pahalı görüşmeleri yaptıran tüm telefon şirketleri Depremle birlikte saf dışı olmuştu. Yüzlerce kez aramama rağmen haber almam ulaşmam mümkün olmadı.

Nihayet, akşam üzeri ulaştığım akrabalarımın Afşin ve Elbistan’da kayıpları yoktu.

Fakat Maraş’ta bulunan Dayımlar iyi ama Dayımın oğlu 5 kişilik ailesi ile enkaz altındaydı.

Hemen Maraş’a hareket etmek istedik ama Maraş’a giden tüm yolların kapalı olduğu duyumu aldım.

Çocukluğunu bildiğim elimizde büyüyen akrabalarım Depremin yıktığı 7 katlı binanın enkazı altındaydılar.

Bir an önce Maraş’a gitmek orada olmak yardım etmek arama kurtarma çalışmalarına katılmak istiyordum.

Depremin 2 günü yollar kapalı yakıt kıtlığı var sözlerine aldırmadan arabaya bol miktarda yiyecek içecek tüp filan yükleyip öğle vakti Maraş’a doğru yola çıktım.

Yol boyu gördüğüm manzara şöyleydi.

Maraş Malatya Adıyaman yönünden Ankara yönüne gelen kara yolu üçlü şerit halinde ağırlıklı olarak 46 plakalı araçlardı.

Anladığım şuydu Maraş yıkılmış sağ kalanlar kenti boşaltıyordu.

Maraş Malatya Adıyaman yönüne giden Kırşehir Kayseri yolunun sağ şeridi  hemen hemen batıda yer alan her il her ilçenin adını taşıyan yardım konvoyları, paletli dozer ve kepçeleri taşıyan tırlar ile doluydu. 

Yol üzerinde yer alan tüm tesisler hınca hınç dolu benzinlikler önünde çok uzun kuyruklar vardı.

Kavşaklarda trafik tıkanıyor tıkanıklığı açacak maalesef bir görevlinin olmaması nedeniyle Maraş Malatya Afşin yol ayrımında yer alan depremin vurduğu Göksün kavşağında 500 metrelik yolu 1.5 saatte ancak geçebildim.

Maraş yolunda son yakıt takviyesi yapmayan onlarca araç Tekir ve Tüneller bölgesinde karın içine terk edilmiş şekilde yol kenarına bırakılmıştı.

Elektriklerin kısmen verildiği karanlıklar içindeki Maraş’a ancak gece yarısı ulaşabildim.

Evleri ağır hasarlı olan Dayımlar sağlam olan özel bir okula sığınmışlardı orada onlarla buluştum.

Okulun bir kısmı Maraş’a gelen yardımların bir kısmının Depo edildiği kısım olarak kullanılırken Spor salonu koridorlar Depremzedelerin sığınmasına açılmıştı.



Kadın çocuk tüm insanlar koridorlara serdikleri battaniye ya da şilteler üzerinde ısınması olmayan okul içinde uyumaya çalışıyordu.

Sabahın ilk ışıkları ile birlikte Dayımın oğlu ve 5 kişilik ailesinin altında olduğu enkaza gittik.

Enkaz Maraş depreminde en büyük yıkıma uğrayan Trabzon Caddesi yanındaydı.

Yedi katlı bina hafif öne yatarak tam olarak yıkılmış un ufak olmuştu.

Bu enkazın başında Depremin ilk gününden itibaren 81 yaşındaki dayım çaresiz ümitsiz enkazın bir altına bir üstüne çıkarak görülmemiş soğuk altında yavrularından bir ses bir seda gelir bir kurtarma ekibi gelir yardım eder diye çaresiz ümitsiz göz pınarlarından süzülen yaşları sile sile beklemişti.

Enkazlar zincirleme devam ediyor Cadde üzerindeki bazı enkazlar da kepçeler vinçler arama kurtarma yaparken çoğu enkazda hiçbir arama kurtarma yapacak iş makinası yoktu.

Nihayet 3. gün saat 4 gibi filan bir iş makinası akrabalarımın olduğu enkaza gelerek çalışmaya başladı. Enkazın görünümüne göre bizim yakınlarımızı sağ alma olanağı yok gibiydi.

Ümit ah o ümit var ya o ümit ölümün soğuk yüzü görünene kadar insan içindeki o ümidi kaybetmek istemiyor. Biz de o ümitle enkazın başın da bizimkilerin canlı olarak çıkmasını bekledik bekledik bekledik.

İş makinasının Kepçesi her iniş kalkışında ya bir canlının ya bir cenazenin görüntüsünü bekledik. 4. Gün ilk cenazeler enkazdan alınmaya başladı o gün 18 cenaze çıkarıldı.

Deprem gece meydana geldiği için ölüm uykuda yakalamış onları. İş makinasının çalışması sırasında bir yatağa rastlandığı zaman kesinlikle orada ceset var demekti. Ceset bulunduğunda iş makinası duruyor cesedin çevresindeki demirler kesilip cesedin dışarı alınması için yol açılıyor genelinde cenaze sahibi cesedi tanıyor hemen bir battaniye ile aşağı alınıp ceset torbasına konuluyordu.

Genelinde binada aileler oturduğu için bir aileden birçok ceset oluyor tümüne ulaşılması halinde belki garip gelecek ama cenazesine kavuşan insanlar şükür çekiyordu.

Depremin 5. Günü biz 1. cenazemize ulaşabildik sonra diğerlerine onları tek tek enkazdan alıp kaldırım üzerine sıraladık. Acıların acısı tarifsiz bir acı. Bir değil iki değil tam dört canımızın cenazesini bir kaldırımın kenarına dizdik. Enkazda bir kişimiz 15 yaşındaki Ali İhsan kalmış gece olmuş arama yapan iş makinası enkazın diğer yönünde çalışmaya başlamıştı.



Birçok bölgeden cenaze taşıma aracı olmasına rağmen maalesef cenaze sayısının çok fazla olması nedeniyle olsa gerek cenaze aracı bulmak mümkün değil. İnsanlar enkazdan çıkardığı cenazelerini kendi olanakları ile arabaları ile toprağa verecekleri yere kendileri götürüyordu.

Bizde enkazdan çıkardığımız 4 cenazemizi temin ettiğimiz Kartal diye tabir edilen arabanın arka koltuklarını yatırıp bagaj kısmına koyarak defin alanı olarak belirlen Antep yolu üzerindeki Kapı Çam mezarlığına getirdik.



Mezarlıkta gecenin karanlığında dehşet bir kalabalık vardı.

Ceset torbalarına konmuş yüzlerce cenaze kimlik tespitini yapacak olan savcılar önünde sıraya dizilip tek tek resimleri çekiliyordu. Sıra cenazelerimize geldiğinde bizlerden birinin beyanıyla 4 cenazemizin ayrı ayrı kimlik tespiti yapıldı. Defin ruhsatı gibi üzerinde isim ve numara yazan bir kağıdı bize verdiler.



Cenazeleri adına yıkama denilen ama suyla yıkamanın olmadığı toprakla Teyemmüm denilen yöntemle yıkandı denilen cenazeleri defin için defin alanına aldık. Burada kefenleme filan söz konusu değil definler cenaze torbası içerisinde yapılıyor.

Bir iş makinası sürekli olarak su kanalı benzeri mezar yeri açıyordu. Diğer bir iş makinası ise baş kısmı yukarı gelecek şekilde açılan çukura bir biri ardına indirdiğimiz cenazelerin üzerini toprakla kapattı. Oraya getirilen tahtalara cenazelerimizin isimlerini ve savcılıkça verilen numaraları yazarak baş kısımlarına diktik.



Ertesi sabah enkaz içinde kalan yaşadığı yolunda artık hiç ümidimizin kalmadığı 15 yaşındaki Ali İhsan’ın cesedini bulmak üzere gün ışığı birlikte enkaz alanına geldik.

Depremin 6. Günü öğle üzeri ona ulaştık. Cansız bedenini yine bir ceset torbasına koyup arabamızın arka koltuğunda bir önceki gündeki aynı yöntemlerle onu da toprağa verdik.

Depremin 5. Ve 6. gününden sonra onca soğuğa rağmen cenazeler kokmaya tanınmamaya başlamıştı.

Bu arada Maraş’ta kaldığım süre içerisinde çok sıkıştığı bölgelerde trafiği yönlendiren çok az polis gördüm.

Asayiş arama kurtarma yeme içme ya da sağlık hizmeti gibi alanlarda faal olan Asker görmedim.

Kendi olanağı ile kendi malzemesi ile bölgede çorba yapıp dağıtan yemek yapıp dağıtan arkadaş gurubu ile yurdun her köşesinden sıcak ortamını bırakıp arama kurtarma çalışmasına gelen her meslekten insanları gördüm.

Adı duyulmamış derneklere mensup fedakarca çalışan kişileri gördüm de Kızılay’ı göremedim. İstisna olarak AFAD yazan yelekler giymiş olanları gördüm. Özel elbiseleri ile yurtdışından gelen kurtarma ekiplerini gördüm. Ama o çok bahsedilen Devleti göremedim. 

5 Cenazemizi de enkazdan almış toprağa vermiştik.

Toprağa verdiğimiz sadece cenaze değil geleceğe dair ümitler hayallerdi. Maraş depremi 5 canımızı almıştı.



Maraş’ta kalıp yas tutma olanağı yoktu. Geriye kalan evimiz ağır hasarlı artçı depremlerle her an yıkılabilirdi. Sular kıpkırmızı çamurlu akıyor Maraş tarihinde olmadığı kadar soğuk Doğal gaz kesikti.

Deprem sonrası tüm Maraş’lıların yaptığı gibi Maraş’ta bulunan akrabalarımızla birlikte Ankara’ya döndük.

Şu anda felaket sonrası Ankara’ya sığınan yakın akraba sayımız 76 kişi. Yerinden yurdundan olarak Ankara dışında Mersin Antalya Konya ve Bursa’ya da yerleşen yüzlerce akrabamız kendileri gibi yarının ne getireceğini bilmeden öylece bekliyor.

Bütün dileğim bir daha insanlık tarihi böyle bir felaketi asla yaşamasın.

  

 

30 Eylül 2022 Cuma

EY MANSUR YAVAŞ MERT OL METRÇE DAVRAN


 Şimdilerde tüm Türkiye’de tanınmasını CHP’ye özellikle de CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na borçlu olan, küçük bir kasaba belediye başkanlığı yapmanın dışında bir kariyeri olmayan Mansur Yavaş’ın adını siyaset dünyası ne zaman tam olarak duymaya başladı.

Kısada olsa bir Yavaş turu atalım.

 2009 yerel seçimlerinde Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimlerine AKP Melih Gökçek’le CHP Murat Karayalçın’la seçimlere katılırken seçimler üzerinde pek de iddiası olmayan MHP yine iddiasız bir isimle Mansur Yavaş’ı aday göstererek katıldı.                                                                                                                          

Seçimler sonun da   AKP adayı Melih Gökçek  % 38,50 oranla 939.365 seçmenden aldığı oyla yeniden başkan seçilirken CHP adayı Murat Karayalçın % 31,50 oran ve 769.299 seçmenden aldığı oyla ikinci olurken seçimlerin en iddiasız MHP adayının 656.895 seçmenden oy alarak % 26,90 la üçüncü çıktı.

Bu tarihten sonra zaman zaman Mansur Yavaş’ın ismi MHP’nin parti iç mücadelesinde duyulmaya başlandı. Bu konu ayrı bir konu şimdi ona girmeyelim.

Devir döndü zaman geçti. “Bir kira günü birde seçim günü çabuk gelir” derler ve yerel seçim sürecine yaklaşıldığı günlerde şimdilerde AKP’nin müttefiki olan  MHP’nin CHP ile sıkı fıkı olduğu dönemde ne oldu nasıl oldu bilinmez yıllardır sağın sağında siyaset yapan eski askeri savcı küçük bir kasabanın eski belediye başkanı Mansur Yavaş, Sol şeritte siyaset yaptığı söylenen CHP’nin 2014 yerel seçimlerinde CHP’nin Ankara büyük şehir belediye başkan adayı ilan edildi.

Her ne pahasına olursa olsun Ankara belediyesini AKP’nin elinden almak Melih Gökçek’ten kenti kurtarma derdinde olan CHP tabanı Mansur Yavaş’ın CHP adayı olarak gösterilmesine ses çıkarmayı bırak Mansur’u bağrına bastı. Gel gör ki CHP’lilerin bağırlarına bastığı Mansur Yavaş bir CHP rozetini döşüne asmadı.

2014 yılı 29 Martında yapılan seçimleri bir kez daha gösterdi ki siyasette her zaman iki kere iki dört etmiyor. Mansur Yavaş’ın CHP adayı gösterilmesinde başrolü oynayan siyaset simsarları 2009 yerel seçimlerinde Murat Karayalçın’ın aldığı % 31.50 lik oy oranının üzerine Mansur Yavaş’ın aldığı % 26.90 lık oy oranını koyarak işte sonuç. % 58.4 eder. AKP adayı Melih Gökçek’e karşı kazanmanın formülü budur diyerek sundukları formül sandıkta tutmadı. Mansur Yavaş 2.kere Ankara Büyükşehir Belediye başkanlığı seçimlerini kaybetti. 

Ankara belediye başkanlığını kaybeden Yavaş iki adamını kontenjanından Çankaya ve Mamak ilçe belediyesi ile Büyük şehir belediye meclisine seçilmelerini sağlamıştı.

İlk işaret fişeği bu ikisi çaktı. CHP oyları ile Çankaya Meclis Üyesi seçilen Naci Büyükçelebi istifasını 8 Nisan’da Mamak Belediye Meclis Üyesi seçilen Turgay Sivaslıoğlu ise istifasını 11 Nisan günü, Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısında başkanlığa sundu. 

Sırada Mansur Yavaş vardı. O da kendine aşırı yük gördüğü CHP üyeliğinden aynı hafta 16 Nisan da istifa etti. İstifa dilekçesini hem CHP genel merkezi hem de ne olur ne olmaz diye Yargıtay savcılığına ayrı ayrı verdi.

Yine gün oldu devran döndü 2019 seçimleri geldi.

Dört yıl önce istifa ettiği CHP’ye yeniden üye yapılan Yavaş yeniden Ankara belediye başkanlığına aday yapıldı.

Kim tarafından bizzat Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından.

Tüm CHP tabanı da Yavaş’ın seçimden sonra istifa edip seçim zamanı geri gelme ilkesizliğini bir yana bırakıp tüm gücüyle seçilmesi için çalıştı ve seçim kazanıldı.

İstifa edip geri gelme ilkesizliğini gösteren Mansur Yavaş seçildikten sonra aynı ilkesizliği ve vefasızlığı bu kez de belediye kadrolarının belirlenmesinde yaptı.

CHP KADROLARINA KÖR VE SAĞIR KALARAK TÜM BÜROKRATİK KADROSUNU MHP İYİP BBP MENSUPLARINDAN OLUŞTURDU.

Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündemde.

Kimi çevreler ki yoğun olarak AKP VE ÜLKÜCÜ KESİM Cumhurbaşkanlığı adaylığı için eski Beypazarı belediye başkanı Mansur Yavaş’ın adını pompalıyor.

CHP Genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı tüm CHP örgütlerinin ve tabanının isteği.

Zırt pırt adı pompalanan Mansur Yavaş ise nasıl olsa benim adıma benim propagandamı yapanlar ismimi dolaştıranlar var deyip susuyor.

Buradan çağrı yapıyorum.

Seçilemeyince CHP’den istifa edip seçilmek için geri gelip seçildikten sonra kalma ilkesizliğine sahip biri olduğunuzu bile bile diyorum ki EY MANSUR YAVAŞ DELİKANLI OL TAVRINI KOY.

Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda formaliteden de olsa üyesi olduğun CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanındamısın yoksa AKP’nin İYİP’in gazına gelip karşısındamısın.

Öyle suya tirit üç beş cümlelik Twit atarak değil çıkıp alenen açıkça basın toplantısı yaparak delikanlıca mertçe “Ben hiçbir şekilde adımın Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili olarak anılmasını istemiyorum.Benim de adayım genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’dur” diyecekmisin.

Hadi bu kez mert davran CHP’ye ihanet etme.

Yada geçmişteki gibi istifa et git İYİP’e katıl.

17 Ocak 2022 Pazartesi

İÇ ANADOLU BELEDİYELER BİRLİĞİNİN BAŞARILI İSMİ SALİM ÇORUK BİRLİĞİ ANLATTI

 


 


                      1991 yılında dönemin Ankara Büyük Şehir Belediye başkanı Murat Karayalçın’ın önderliğinde kurulan İç Anadolu Belediyeler Birliği uzun süre büyümeden varlığını sürdürdü.

Merkezi Ankara’da bulunan birliğin genel sekreterliğine önce Salim Çoruk’un atanması ardından da genel başkanlığa Fethi Yaşar’ın genel başkan olmasıyla birlikte İç Anadolu Belediyeler Birliği çok hızlı bir şekilde büyüyüp genişleyerek en büyük bölge belediye birliği haline geldi.

Bu başarılı büyümede elbette ki genel sekreter olarak görevinin daha fazlasını yapan Salim Çoruk’un payı azımsanamayacak kadar fazla.

Salim Çoruk’la İç Anadolu Belediyeler Birliğini ve Birliğin hızla büyümesini konuştuk

 


Yunus BÜLBÜL: Sayın genel sekreterim, İç Anadolu Belediyeler Birliği’ne gelişinizden ve kendinizden bahseder misiniz?

Salim ÇORUK: Atılım Üniversitesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Yüksek Lisans Mezunuyum. Memuriyet hayatım Adalet Bakanlığında başladı. Daha sonra bakanlığın değişik birimlerinde görev aldım. En son Ankara Adliyesi idari işler müdürü olarak çalıştım. Oradan Aksaray Üniversitesine yatay geçiş yaptım. Orada şube müdürlüğü ve fakülte sekreterliği görevlerinde bulundum. O görevdeyken de İç Anadolu Belediyeler Birliği’ne 2008 yılında, genel sekreter olarak geldim. 13 yıldan bu yana da kesintisiz olarak görevdeyim.Birlikte 13 yıldan beri görev yapmama, daha önce iki değişik başkan ile çalışmama rağmen Birliğin ve benim en başarılı olduğumuz dönem için, Sayın Fethi Yaşar’ın Birlik başkanlığına geldiği dönem dersem hiç de abartı yapmış olmam. Fethi başkanım hem Birliğin önünü hem Birliğe üye belediyelerin, başkanlarının hem de şahsen benim öneri görüş ve tavsiyeleri ile sürekli önünü açan birisi oldu. Ben şahsen yerel belediyeciliği kendinden öğrendim, iletişimi kendinden öğrendim. Üniversitede yüksek lisans yaptım ama esas lisansım başkanımla görev yaptığım bu dönemde oldu.



BÜLBÜL: Biraz Birlikten bahseder misiniz?

ÇORUK: Birliğimiz İç İşleri Bakanlığına bağlı bir kamu kurumu olup, 5353 sayılı Mahalli İdareler Kanununa göre kurulmuştur. Türkiye Belediyeler Birliğinden bizim Birliğimiz farklıdır. Türkiye Belediyeler Birliğine, Türkiye’deki tüm belediyeler doğal üyedir. İç Anadolu Belediyeler Birliğine ise doğal üyelik söz konusu değil, belediyelerimizin gönüllü üyeliği söz konusudur. Birliğimize üye olmak isteyen belediye, kendi meclisinden karar alır, üyelik talebi Birliğimize gelir, Birliğimiz meclisi üyelik talebini onaylar. Bu talep ve onay kararını Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yollarız. Bakanlık onayından sonra, talepte bulunan belediyenin üyeliği gerçekleşir. Bizim Birliğimizin devletten aldığı herhangi bir geliri söz konusu değildir. Birliğin geliri, üye belediyelerimizin genel bütçeden aldığı yıllık payın 1.5/1000’dur.

BÜLBÜL: Türkiye Belediyeler Birliğinin, İç Anadolu Belediyeler Birliğine bir nakdi yardımı oluyor mu?

ÇORUK: Yok, böyle bir yardım almıyoruz. Gelirlerimizin tamamı üye belediyelerimizden geliyor. Üye belediyelerimiz İller Bankasından aldıkları paradan direkt bize aktarırlar. Biz, bize gelen bu paraları çok adil bir şekilde özellikle küçük ve orta ölçekli belediyelerin ihtiyaçlarına göre harcıyoruz.

Bir anlamda İç Anadolu Belediyeler Birliği’nce, Robin Hood misali, varlıklı olan zengin belediyelerimizden alıp, imkanı kısıtlı fakir belediyelerimize veriyoruz. Onlara çok ciddi katkılar sunuyoruz. Pandemi sürecinde 40 civarında belediyemizin parkını düzenleyip yaptık, oyun grupları, çöp konteynırları, banklar ve benzeri katkılarda bulunduk.



BÜLBÜL: Yaptığınız bu parkların, proje ve peyzaj projelerini de siz mi yapıyorsunuz?

ÇORUK: Tabii ki. Zaten küçük ölçekli belediyelerimizin bünyesinde bu işleri yapacak teknik kadro ve personelleri yok. Tümünü biz yapıyoruz. Son yaptığımız parkın Osmaniye’de açılışını yapacağız. Belediyemiz de nezaket gösterip, parka başkanımız Fethi Yaşar’ın adını vermiş. Ayrıca yirmiye yakın belediyeden, yaptığı taziye evi; belediye binası vs gibi belediyenin mimari teknik projelerini yine biz çizerek, mühendis mimar ara eleman desteği ile biz yaptık, yapıyoruz. Bu arada yapımlarına da ciddi manada mali destek aktarıyoruz. Birlik yardımlarını yaparken asla parti ayrımı yapmıyoruz. Belediyenin hangi partiye ait olduğuna bakmayız. Kıstasımız ihtiyaç sahibi mi değil mi ona bakıyoruz. Bizim belediyeler arasında parti gözetmemiz söz konusu olsa, Birliğimizin her gün büyümesi söz konusu olamaz.



BÜLBÜL: Birliğin üye yapısına baktığımda dikkati çeken şu: Birlik, İç Anadolu Belediyeler Birliği olarak kurulmuş ve İç Anadolu bölgesine bağlı iller de belli. Fakat Birlik, Karadeniz, Ege, Akdeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu bölgesinden de birçok belediyeyi bünyesinde barındırıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?

ÇORUK: Çok doğru söylüyorsunuz. Adımız İç Anadolu ama bir Türkiye mozaiği gibiyiz. Kırklareli’nden Kars’ına,Zonguldak’tan Adana’ya, İzmir’den Tunceli’ye, Kahramanmaraş’tan Antep’e, İstanbul’a kadar her yerden üyelerimiz var. Bize geliyorlar. Niye geliyorlar? Çünkü biz belediyelerden aldığımızı adil bir şekilde yeniden belediyelerimize aktarıyoruz. Bize gelen yardım taleplerini değerlendirirken, başkanımız Fethi Yaşar “Yardım talep eden belediye hangi partiden?” diye sormaz, “Bu belediye daha önce yardım almış mı? Almışsa ne tür yardım almış?” onu sorar. Bizim bu durumumuzu Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin de “Bölge belediye birlikleri içinde en fazla üyeye sahip, en etkin çalışan, en çok katkı sağlayan birlik, İç Anadolu Belediyeler Birliğidir.” diyerek bizi övmektedir.



BÜLBÜL: Üye belediyelerin eğitimi konusundan da bahseder misiniz?

ÇORUK: Asıl hizmetlerimizin başında, üye belediyelerimizin gerek başkanlarına, gerekse de zabıta; mali hizmetler; imar ve diğer personellerine alanında uzman kişilerce, kimi zaman yerinde kimi zaman Antalya’da kimi zaman Ankara’da meslek gruplarına göre eğitimler vermekteyiz. Diğer faaliyet alanlarında olduğu gibi eğitim alanında da öbür bölge birliklerine fark atıyoruz. Bunun en büyük nedeni, Birlik başkanımız Fethi Beyin yerel belediyecilik alanındaki başarısını Birliğimize yansıtması olmuştur.

BÜLBÜL: Birlik üyesi belediyelere proje eğitim ve kimi zamanda nakdi yardımlarda bulunuyorsunuz. Bunlar dışında ne gibi çalışmalarınız oldu ya da olacak?

ÇORUK: Tüm belediyelerimizin çok ciddi sorunları var. Belediyelerin gelirleri ile ilgili lobi faaliyetlerimiz var. Görevimiz gereği kırka yakın ülkeye gittik, bu ülkelerin gelirlerini ve gelir yasalarını inceledik. Bizim belediyelerimizin genel bütçeden aldıkları pay % 6. Dünyada özellikle Avrupa ülkelerinde bu pay %24-26 oranında. Bu orana rağmen belediyeleriz hizmette devrim yapıyor. Biz bu oranı %6’lık oranı birkaç puan yukarı çıkarırmıyızın çalışması içindeyiz. Bu konuda yasa taslağı hazırlayıp ilgili birimlere TBB ile birlikte sunduk. Fethi Bey Yenimahalle Belediyesi ile ilgili sorunları iletmek üzere Sayın Cumhurbaşkanımız ile görüşmeye gittiğinde hazırladığımız bu yasa taslağını Cumhurbaşkanına verdi. Ayrıca bu yasa taslağımızı hem TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi parti liderlerine hem de yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılarına takdim ederek Birliğimizin görüşlerini aktardım. Umudumuz bu yasa taslağı önerimiz TBMM’den geçerek yasalaşır ve tüm belediyelerimiz rahat bir nefes alır. Personel maaşını dahi ödeyemeyen belediyelerimiz var. Maalesef genel bütçeden aldıkları pay buna bile yetmiyor. Belediye gelirlerinde en büyük pay inşaat ruhsatları, o alanda ki durgunluk belediyelerimiz çok etkiledi.



BÜLBÜL: Türkiye Belediyeler Birliği ile organik bir birliğiniz söz konusu mu?

ÇORUK: Ayrı tüzel kişiliklerimiz var. Bizim üyelerimiz de oranın doğal üyesi. Çatı örgütü gibi diyebiliriz. Ama ast üst gibi bir ilişkimiz söz konusu değil.

BÜLBÜL: TBB’den sizin zaman zaman bir talebiniz oluyor mu?

ÇORUK: Elbette bizim talepleriz oluyor. Örneğin birlik üyelerimize verdiğimiz eğitim giderlerinin bir kısmını karşılıyorlar. Gerçi 1.5 yıldır pandemi nedeniyle gidemiyoruz ama yurtdışına yaptığımız bazı teknik gezilere sponsorluk yapıyorlar. Ayrıca TBB çok sayıda aracı, iş makinesini belediyelere hibe ediyor. Biz de birlik olarak gücümüzü kullanıp bu hibeleri takip ediyor hibelerin üyelerimize yapılmasının takipçisi oluyoruz.



BÜLBÜL: İç Anadolu bölgesini geçtim, Ankara’yı geçtim, diğer bölgelerden birçok belediye Birliğinize üye olurken, Çankaya belediyesinin iki dönem başkanlığını yaptığı Birlikten ayrılması; Birlik üyesi olmamasını neye bağlıyorsunuz?

ÇORUK: Ben bürokratım. Onlarınki siyasi bir tercih, benim yorum yapmam doğru olmaz. Ama bir kere Birliğimizin merkezi Çankaya Belediyesi bölgesinde ikincisi Çankaya Belediye başkanları sizin de belirttiğiniz gibi iki dönem Birliğimizin başkanlığını yaptı. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in seçilmesi sonrası birliğimizden ayrıldılar. Neden ayrıldıkları konusunda sağlıklı bir yanıt da alamadık. Yeniden Birliğe üye olmaları başkanın ve meclisinin takdiridir. Birlik binamıza gelen belediye başkanlarımız haritada Çankaya Belediyemizi üyelerimiz arasında görmeyince meraklanıyorlar. Çankaya Belediyemizi en kısa zamanda görmek elbette ki arzumuz.

BÜLBÜL- Teşekkürler başarılar diliyorum yolunuz açık olsun sayın genel sekreterim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

15 Ocak 2022 Cumartesi

TÜRKİYEDE CEMAAT VE TARİKATLARIN ADLARI SAYILARI



         TÜRKİYEDE CEMAAT VE TARİKATLARIN ADLARI SAYILARI

Kapalı bir ilişki ağı içinde yaşayan tarikatlar ve bunlardan doğup çoğalan cemaatler kurdukları vakıflar ve holdingler ağıyla büyük kentler başta olmak üzere tüm Türkiye’de faaliyetteler.

Dört ana tarikattan çoğalan kalbur üstü cemaatlerin sayısı bilindiği kadarıyla 38’dir.Post çoğunlukla babadan oğula,kardeşe bazen damatlara da geçiyor.

Cemaatlerin geneli siyasetle içli dışlıdır.Sürekli olarak iktidarda kim varsa onu desteklerler.Durakta beklemeyi pek sevmezler.

Cemaatin müridine göre şeyh Allah’ın ya da Hz.Muhammed’in  yeryüzündeki vekili olarak görülür ve ona o manada itaat eder bağlılık gösterir.Cemaatte bireyin iradesi yoktur.Şeyhin sözü Allah’ın kelamı hükmünde kabul edilir.Cemaat ve tarikatlar bir birlerini sevmezler bir cemaat diğer cemaati sapkınlıkla suçlar.

Cemaatin müritleri bir birlerinden kız alıp verirler,arkadaşlıkları beraberdir. Böylece bağları daha da kuvvetlenir.Alış verişi yine kendi aralarında yaparlar.

Cemaatlerin geliri eğitim faaliyetleri ve ticari tüm faaliyetlerden elde edilen gelirler ile müritlerin katkısı zekatlar vs’dir.Cemaatler mali trafiği vakıflar ve holdingler aracılığı ile sürdürürler.Paranın kontrolü tamamen cemaat önderi şeyhtedir.Çünkü şeyh bilir ki para kimde ise güç ondadır. 

Yurtlar okullar dershaneler bekar evleri kullanılarak hedef kitle olarak belirlenen 15-30 yaş arasındakilerle arkadaşlık kurulur dini hassasiyetler temelinde kişilik verilerek cemaatin hedefleri doğrultusunda kullanıma hazır hale getirilir

Cemaat önderinin olmadık kerametlerini olmuş gibi bir birlerine anlatarak şeyhi olağanüstü bir güç sahibi gösterirler görürler.Cemaatler girilmesi kolay çıkılması çok zor olan yapılardır.Şeyhin bir istediğini yerine getirmek Uhud şavaşında peygamberin yanında cenk etmek gibi bir olayken,Cemaatten ayrılmak isteyenlere “yer yüzündeki bütün kötülüklerle baş başa kalacaksın” denilerek korku salınıp engellenmek istenir.

Her cemaatin İslam anlayışı farklıdır.Cemaat önderleri kendi çıkar anlayışına uygun olarak İslam’ı farklı şekilde yorumlarlar.



Türkiye’nin en güçlü tarikatı Nakşibendi’lerdir.

Nakşiler:İskender paşa cemaati,Erenköy cemaati,İsmail ağa cemaati,Tufancılar,Süleymancılar Hazneviler,Reyhani tekkesi,Zilan cemaati ve En büyük ana kol Nurcular olmak üzere on cemaate ayrılır.

Nurcular yine kendi arasında Yeni Asyacılar,Yeni nesilciler,Kırkıncı hocacılar,Fetullahcılar, Işıkcılar,Azmendiler,MedZehra,Zehra Vakfı,M.Sungur ağbi.M.Kurtoğlu ağbeyciler,Melamiler ve Yahyalı cemaati olarak on iki guruba ayrılırlar.

HALVETİYE Tarikatı ise kendi içinde Şabaniye,Cerrahiler,Ticaniler,İpek Yolu ve Uşşaki cemaatleri olmak üzere beş guruba ayrılır.

RUFAİ Tarikatı ise yine kendi içinde Çorum dergahı,Mehmet efendi dergahı,Maarifiler,Antakiler dört kola ayrılırlar.

KADİRİLER Tarikatı ise

 Muhammediye,Galibiyeler,İcmalciler,Tillocular olmak üzere kendi içlerinde dörde ayrılır.

Tüm bu Cemaatler içinde ekonomik ve siyasi gücü elinde bulunduran en büyük cematlerse.

1-Fetullah Gülenciler.Türkiye’nin tarikat ve cemaat yaşamında Nurcular ağırlıklı yer işgal ediyor.Tarikatın en etkili ismi Fetullah Gülen.Etkinlik alanı tüm Türkiye.Faaliyet alanını tarikat okulları aracılığı ile Afrika’dan Asya’ya kadar uzattı.Akyazılılar ve Türkiye Öğretmen vakfı gibi kuruluşlarla başlayan örgütlenmesi pek çok değişik alanda yatırıma dönüştürerek dev bir ekonomik güce ulaştı.Bilhassa AKP iktidarı döneminde TSK,emniyer Yargı başta olmak üzere devletin tüm bürokratik mekanizmalarını ele geçirerek paralel devlet yönetimi kuracak duruma gelmişken iktidar ortağı durumundaki AKP’nin iktidar gücünü kullanması sonucu 2013 ve 15 Temmuz sonrası yapılan operasyonlarla büyük darbe yiyerek yer altına çekildi.  


2-Menzilciler:Nakşibendi tarikatının Menzil kolu adını Adıyaman’ın menzil köyünden alıyor.Cemaatin en ünlü ismi uğradığı zehirli iğne saldırısı sonrası ölen Raşit Erol’dur.Raşit Erol’un ölümünden sonra yerine kardeşi Aldülbaki Erol geçti.Kardeşi Fevzettin Erol ise cemaatin Ankara ve Afyon çevresi örgütlenmesini sürdürüyor.Ankara ve çevresi “Semerkant Grubu” olarak adlandırılıyor.Cemaatin bu adla yayım yapan televizyonu ve dergisi de var.Cemaate bağlı holdinglerin belediyelerden aldığı ihaleler.Sağlık bakanlığı ve emniyet teşkilatı içinde en örgütlü güç olduğu bilinen diğer bir gerçek.Allahın vekili anlamına gelen GAVS adını kullanan  menzil şeyhinin torunun taht üzerinde çektirdiği resimler son günlerde günde olmaya devam etmektedir.Cemaatin Ankara ve Menzil merkezleri uyuşturucudan ve alkol bağımlılığından kurtulmak isteyenlerin ilgi odağıdır.

 

İsmail ağa Cemaati:Kurucusu Ebu İshak İsmail efendi,1723’te fatihte adını taşıyan camiyi yaptırdı.Bu camide edindiği müritlerle cemaatini oluşturdu.Daha sonraları görevi İsmail ağa camii imamı Mahmut Ustaosmanoğlu devraldı.Cemaatin merkezi İstanbul Fatih’te Türkiye’nin en dikkat çeken İslami gettosunu oluşturdu.SARIK şalvar ve cübbeli giyimleri ile diğer Nakşibendi guruplarından ayrılıyorlar.

Süleymancılar: Kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan’dır.Kurduğu Kuran kurslarında öğrencileri onun mehtiliğine iman ederek cemaatini oluşturdular.İlk olarak Ege ve Akdeniz bölgelerinde güçlenen Süleymancılar zamanla tüm yurda yayıldılar.Faaliyetlerini “Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Dernekleri” adı altında yürüten cemaate bağlı 3000 civarında Kuran Kursu ve yüzlerce dernek vakıf şirket  vardır.



Kökü adı ne olursa olsun tüm Tarikat ve Cemaatlerin tek hedefi vardır.

O hedef  Laik Türkiye Cumhuriyetinin yıkıp yerine İslami esaslara dayalı bir din devleti kurmaktır.

Günümüzde bu cemaatlerin çoğalıp ekonomik ve siyasi güç elde etmesinin ana nedeni aynı hedefe yürüyen AKP’nin iktidar olmasıdır.

14 Kasım 2020 Cumartesi

CHP’NİN ÜYE SAYISI NEDEN DÜŞÜYOR

 

Yargıtay Başsavcılığı belirli aralıklarla siyasi partilerin üye sayılarını güncelleyip paylaşır.2020 Yılı içerisinde ilki Şubat’ta olmak üzer 17 Temmuz’da 1 Ekim’de ve son olarak 11 Kasım 2020’de kurulu bulunan 90 siyasi partinin üye sayısını güncelleyerek yayımladı.                                                                                                                                   Yargıtay Başsavcılığı’nın 9 Şubat 2020 ile 11 Kasım 2020 arasında güncelleyip paylaştığı siyasi partilerin üye sayılarındaki azalış ve artışları incelediğimizde meclisteki 5 partiden 4’dünün üye sayılarını artırırken CHP’nin üye sayısı artırmadığı gibi azaldığını görüyoruz.

 9 Şubat 2020 öncesi Davutoğlu ve Babacan’ın AKP’den kopması sonucu 100.000      civarında üye kaybeden AKP Şubat 2020 ile 17 Temmuz 2020 arası toparlanıp üye sayısını 99.096 artırarak telafi ederken İYİ PARTİ’ye 29.418 MHP’ye 4.597 HDP’ye 241 yeni üye katılmış.                                                                                                        Ya CHP, CHP’de durum ilginç.İktidara yürüdüğünü söyleyen son kurultayını iktidara yürüyüş kurultayı olarak belirleyen CHP’nin üye sayısında düşüş var. Şubat 2020 ile Temmuz 2020 arası altı aylık sürede CHP’nin üye kaybı 2.389 kişi

 Yargıtay Başsavcılığı’nın 9 Şubat 2020 tarihli güncellemesine göre.

AKP         :10.195.904

CHP         :  1.257.753

MHP        :     479.199

HDP         :     39.334

İYİ PARTİ   266.440 üyeye sahip.

İki tabloyu karşılaştırdığımızda durum net olarak görülüyor.

Yargıtay Başsavcılığı’nın 17 Temmuz 2020 tarihli güncellemesine göre ise;

AKP         :10.295.687       
CHP         :  1.255.364
MHP        :    483.796
İYİ Parti   :    295.858
HDP          :      39.575

Diğer partilerin oylarındaki hareketlenmeleri geçiyorum.

Yargıtay Başsavcılığı’nın 1Ekim 2020 tarihli güncellemesine göre siyasi partilerin üye sayıları şöyle.

AKP              :10.592.023

CHP              :  1.254.652

MHP             :     495.641

İYİ PARTİ    :     306.809

HDP              :       39.816.

17 Temmuz 1Ekim tarihleri arasındaki 3.5 aylık süre içerisinde AKP’nin bir anlamda GELECEK ve DEVA partilerine kaptırdığı üyelerinin yerini doldurmak adına başlattığı yeni üye kaydı kampanyası başarılı olmuş, üye sayısını 296.336 artırarak 10.295.687 den 10.592.023’çe yükseltmiştir.Yine MHP üye sayısını 11.848 artırmış İYİ PARTİ’de ki artış 10.961 kişi olurken HDP’deki üye artışı yine 241 kişi oldu.

Tüm partilerde üye artışı olurken CHP’nin 17 Temmuz’da 1.255.364 olan üye sayısı 1 Ekim tarihi itibariyle 1.254.652’ye gerileyerek 712 kişi eksilmiştir.

Gelelim son Yargıtay Başsavcılığı’nın 41 gün sonra 11 Kasım tarihli son güncellemesine göre siyasi partilerin üye sayıları şöyle.

AKP           :11.049.956

CHP           :  1.253.617

MHP          :     492.994

İYİ PARTİ:      316.319

HDP          :        40.509

1Ekim 11 Kasım arasında AKP’nin her yıl 1.000.000 üye kampanyası doğrultusunda başlattığı çalışma neticesinde AKP’nin üye sayısı 457.99 artarken ortağı bu kez 2.650 üyesini kaybetti.

İYİ PARTİ 2020 yılında kendine hedef olarak koyduğu 400.00 üye sayına 9.510 artışla biraz daha yaklaşırken HDP’de üye sayısı geleneksel olarak az arttı. Artış 934 oldu.

Ülkenin ikinci partisi iktidar umudu olması gereken partinin CHP’nin durumuna bakacak olursak üye sayısı istikrarlı olarak düşmeye devam etmiş 1Kasımda 1.254.652  olan üye sayısı 1035 eksilerek 1.253.617’ye geriledi.

İnsanlar siyasi partilere iki nedenle üye olurlar. Birinci neden ideolojik siyasi birlikteliktir.İkinci neden kişinin ya da ailesinin iş aş bulma ümidi ekonomik çıkardır.

Bu nedenle siyasi parti genel iktidarı elinde tutuyorsa ülke genelinde üye sayısı fazladır.Yerel iktidarı elinde tutuyorsa bölgesel olarak üye sayısı fazlalaşır.  

  CHP’nin üye sayısının artış yerine azalması üzerinde ciddi şekilde düşünülmesi gereken bir durum. Buradaki meseleye ilişkin çok çeşitli etkenler dile getirilebilir. Bunlar; yurttaşların partiye üye olma konusunda baskıdan ve siyasal atmosferden dolayı çekingen davranmaları, partinin siyasal söylemlerinin CHP’nin seçmen ve sempatizan kitlesi başta olmak üzere yurttaşlar üzerinde bir heyecan yaratamaması olabilir.

Ama 39 milyon insanın yaşadığı 11 Büyükşehir'de seçimi kazanmasının, bu kentleri CHP'li Belediye Başkanlarının yönetmesinin üzerinden 1 yıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen yeterli enerjinin insanlar üzerinde yaratılmamış olması ve bunun sonunda insanların üye olmak için CHP’ye yönelmemesi partiyi genelde ve yerelde yönetenlerin ciddi manada araştırmaları gereken bir konu.

CHP’nin tez elden örgüt ve örgütlenme anlayışını değiştirmesi lazım. Benim adamım olsun bana daha çok itaat eder mantığı ile bölgesinde çevresinde etkisi olmayan kişilerin il ilçe başkanı yönetim kurullarına taşınmaları parti meclisine MYK’ya taşınmaları CHP’yi üye sayını artırmayı bırak üye kaybeden kan kaybeden bir siyasal partiye dönüştürdü.

Bununla birlikte yerelde talebi karşılanmayan değer verilmeyen üyenin telefonuna çıkmayan yöneticiler randevu talebine yanıt vermeyen yerel idareciler partinin kaybının sorumlularıdır.