Karanlıklardan kara 6 Şubat gecesi Pazarcık
Merkezinden başlayıp Maraş başta olmak üzere 11 ilimizi yıkan Depremi haber
alır almaz Memleketim olan Maraş Afşin Elbistan’da bulunan Emmim Dayım Teyzem
çocuklarını arayıp bilgi almak istedim.
Fakat en pahalı görüşmeleri yaptıran tüm telefon
şirketleri Depremle birlikte saf dışı olmuştu. Yüzlerce kez aramama rağmen
haber almam ulaşmam mümkün olmadı.
Nihayet, akşam üzeri ulaştığım akrabalarımın Afşin ve
Elbistan’da kayıpları yoktu.
Fakat Maraş’ta bulunan Dayımlar iyi ama Dayımın oğlu 5
kişilik ailesi ile enkaz altındaydı.
Hemen Maraş’a hareket etmek istedik ama Maraş’a giden
tüm yolların kapalı olduğu duyumu aldım.
Çocukluğunu bildiğim elimizde büyüyen akrabalarım
Depremin yıktığı 7 katlı binanın enkazı altındaydılar.
Bir an önce Maraş’a gitmek orada olmak yardım etmek
arama kurtarma çalışmalarına katılmak istiyordum.
Depremin 2 günü yollar kapalı yakıt kıtlığı var
sözlerine aldırmadan arabaya bol miktarda yiyecek içecek tüp filan yükleyip
öğle vakti Maraş’a doğru yola çıktım.
Yol boyu gördüğüm manzara şöyleydi.
Maraş Malatya Adıyaman yönünden Ankara yönüne gelen
kara yolu üçlü şerit halinde ağırlıklı olarak 46 plakalı araçlardı.
Anladığım şuydu Maraş yıkılmış sağ kalanlar kenti
boşaltıyordu.
Maraş Malatya Adıyaman yönüne giden Kırşehir Kayseri
yolunun sağ şeridi hemen hemen batıda
yer alan her il her ilçenin adını taşıyan yardım konvoyları, paletli dozer ve
kepçeleri taşıyan tırlar ile doluydu.
Yol üzerinde yer alan tüm tesisler hınca hınç dolu
benzinlikler önünde çok uzun kuyruklar vardı.
Kavşaklarda trafik tıkanıyor tıkanıklığı açacak
maalesef bir görevlinin olmaması nedeniyle Maraş Malatya Afşin yol ayrımında
yer alan depremin vurduğu Göksün kavşağında 500 metrelik yolu 1.5 saatte ancak geçebildim.
Maraş yolunda son yakıt takviyesi yapmayan onlarca
araç Tekir ve Tüneller bölgesinde karın içine terk edilmiş şekilde yol kenarına
bırakılmıştı.
Elektriklerin kısmen verildiği karanlıklar içindeki
Maraş’a ancak gece yarısı ulaşabildim.
Evleri ağır hasarlı olan Dayımlar sağlam olan özel bir
okula sığınmışlardı orada onlarla buluştum.
Okulun bir kısmı Maraş’a gelen yardımların bir
kısmının Depo edildiği kısım olarak kullanılırken Spor salonu koridorlar
Depremzedelerin sığınmasına açılmıştı.
Kadın çocuk tüm insanlar koridorlara serdikleri
battaniye ya da şilteler üzerinde ısınması olmayan okul içinde uyumaya
çalışıyordu.
Sabahın ilk ışıkları ile birlikte Dayımın oğlu ve 5
kişilik ailesinin altında olduğu enkaza gittik.
Enkaz Maraş depreminde en büyük yıkıma uğrayan Trabzon
Caddesi yanındaydı.
Yedi katlı bina hafif öne yatarak tam olarak yıkılmış
un ufak olmuştu.
Bu enkazın başında Depremin ilk gününden itibaren 81
yaşındaki dayım çaresiz ümitsiz enkazın bir altına bir üstüne çıkarak görülmemiş
soğuk altında yavrularından bir ses bir seda gelir bir kurtarma ekibi gelir
yardım eder diye çaresiz ümitsiz göz pınarlarından süzülen yaşları sile sile
beklemişti.
Enkazlar zincirleme devam ediyor Cadde üzerindeki bazı
enkazlar da kepçeler vinçler arama kurtarma yaparken çoğu enkazda hiçbir arama
kurtarma yapacak iş makinası yoktu.
Nihayet 3. gün saat 4 gibi filan bir iş makinası
akrabalarımın olduğu enkaza gelerek çalışmaya başladı. Enkazın görünümüne göre bizim
yakınlarımızı sağ alma olanağı yok gibiydi.
Ümit ah o ümit var ya o ümit ölümün soğuk yüzü
görünene kadar insan içindeki o ümidi kaybetmek istemiyor. Biz de o ümitle
enkazın başın da bizimkilerin canlı olarak çıkmasını bekledik bekledik
bekledik.
İş makinasının Kepçesi her iniş kalkışında ya bir
canlının ya bir cenazenin görüntüsünü bekledik. 4. Gün ilk cenazeler enkazdan
alınmaya başladı o gün 18 cenaze çıkarıldı.
Deprem gece meydana geldiği için ölüm uykuda yakalamış
onları. İş makinasının çalışması sırasında bir yatağa rastlandığı zaman
kesinlikle orada ceset var demekti. Ceset bulunduğunda iş makinası duruyor
cesedin çevresindeki demirler kesilip cesedin dışarı alınması için yol açılıyor
genelinde cenaze sahibi cesedi tanıyor hemen bir battaniye ile aşağı alınıp
ceset torbasına konuluyordu.
Genelinde binada aileler oturduğu için bir aileden
birçok ceset oluyor tümüne ulaşılması halinde belki garip gelecek ama
cenazesine kavuşan insanlar şükür çekiyordu.
Depremin 5. Günü biz 1. cenazemize ulaşabildik sonra
diğerlerine onları tek tek enkazdan alıp kaldırım üzerine sıraladık. Acıların
acısı tarifsiz bir acı. Bir değil iki değil tam dört canımızın cenazesini bir
kaldırımın kenarına dizdik. Enkazda bir kişimiz 15 yaşındaki Ali İhsan kalmış
gece olmuş arama yapan iş makinası enkazın diğer yönünde çalışmaya başlamıştı.
Birçok bölgeden cenaze taşıma aracı olmasına rağmen
maalesef cenaze sayısının çok fazla olması nedeniyle olsa gerek cenaze aracı
bulmak mümkün değil. İnsanlar enkazdan çıkardığı cenazelerini kendi olanakları
ile arabaları ile toprağa verecekleri yere kendileri götürüyordu.
Bizde enkazdan çıkardığımız 4 cenazemizi temin
ettiğimiz Kartal diye tabir edilen arabanın arka koltuklarını yatırıp bagaj
kısmına koyarak defin alanı olarak belirlen Antep yolu üzerindeki Kapı Çam
mezarlığına getirdik.
Mezarlıkta gecenin karanlığında dehşet bir kalabalık
vardı.
Ceset torbalarına konmuş yüzlerce cenaze kimlik
tespitini yapacak olan savcılar önünde sıraya dizilip tek tek resimleri
çekiliyordu. Sıra cenazelerimize geldiğinde bizlerden birinin beyanıyla 4
cenazemizin ayrı ayrı kimlik tespiti yapıldı. Defin ruhsatı gibi üzerinde isim
ve numara yazan bir kağıdı bize verdiler.
Cenazeleri adına yıkama denilen ama suyla yıkamanın olmadığı
toprakla Teyemmüm denilen yöntemle yıkandı denilen cenazeleri defin için defin
alanına aldık. Burada kefenleme filan söz konusu değil definler cenaze torbası
içerisinde yapılıyor.
Bir iş makinası sürekli olarak su kanalı benzeri mezar
yeri açıyordu. Diğer bir iş makinası ise baş kısmı yukarı gelecek şekilde
açılan çukura bir biri ardına indirdiğimiz cenazelerin üzerini toprakla
kapattı. Oraya getirilen tahtalara cenazelerimizin isimlerini ve savcılıkça
verilen numaraları yazarak baş kısımlarına diktik.
Ertesi sabah enkaz içinde kalan yaşadığı yolunda artık
hiç ümidimizin kalmadığı 15 yaşındaki Ali İhsan’ın cesedini bulmak üzere gün
ışığı birlikte enkaz alanına geldik.
Depremin 6. Günü öğle üzeri ona ulaştık. Cansız
bedenini yine bir ceset torbasına koyup arabamızın arka koltuğunda bir önceki
gündeki aynı yöntemlerle onu da toprağa verdik.
Depremin 5. Ve 6. gününden sonra onca soğuğa rağmen
cenazeler kokmaya tanınmamaya başlamıştı.
Bu arada Maraş’ta kaldığım süre içerisinde çok
sıkıştığı bölgelerde trafiği yönlendiren çok az polis gördüm.
Asayiş arama kurtarma yeme içme ya da sağlık hizmeti
gibi alanlarda faal olan Asker görmedim.
Kendi olanağı ile kendi malzemesi ile bölgede çorba
yapıp dağıtan yemek yapıp dağıtan arkadaş gurubu ile yurdun her köşesinden
sıcak ortamını bırakıp arama kurtarma çalışmasına gelen her meslekten insanları
gördüm.
Adı duyulmamış derneklere mensup fedakarca çalışan
kişileri gördüm de Kızılay’ı göremedim. İstisna olarak AFAD yazan yelekler
giymiş olanları gördüm. Özel elbiseleri ile yurtdışından gelen kurtarma
ekiplerini gördüm. Ama o çok bahsedilen Devleti göremedim.
5 Cenazemizi de enkazdan almış toprağa vermiştik.
Toprağa verdiğimiz sadece cenaze değil geleceğe dair
ümitler hayallerdi. Maraş depremi 5 canımızı almıştı.
Maraş’ta kalıp yas tutma olanağı yoktu. Geriye kalan
evimiz ağır hasarlı artçı depremlerle her an yıkılabilirdi. Sular kıpkırmızı
çamurlu akıyor Maraş tarihinde olmadığı kadar soğuk Doğal gaz kesikti.
Deprem sonrası tüm Maraş’lıların yaptığı gibi Maraş’ta
bulunan akrabalarımızla birlikte Ankara’ya döndük.
Şu anda felaket sonrası Ankara’ya sığınan yakın akraba
sayımız 76 kişi. Yerinden yurdundan olarak Ankara dışında Mersin Antalya Konya
ve Bursa’ya da yerleşen yüzlerce akrabamız kendileri gibi yarının ne getireceğini
bilmeden öylece bekliyor.
Bütün dileğim bir daha insanlık tarihi böyle bir
felaketi asla yaşamasın.