14 Kasım 2020 Cumartesi

CHP’NİN ÜYE SAYISI NEDEN DÜŞÜYOR

 

Yargıtay Başsavcılığı belirli aralıklarla siyasi partilerin üye sayılarını güncelleyip paylaşır.2020 Yılı içerisinde ilki Şubat’ta olmak üzer 17 Temmuz’da 1 Ekim’de ve son olarak 11 Kasım 2020’de kurulu bulunan 90 siyasi partinin üye sayısını güncelleyerek yayımladı.                                                                                                                                   Yargıtay Başsavcılığı’nın 9 Şubat 2020 ile 11 Kasım 2020 arasında güncelleyip paylaştığı siyasi partilerin üye sayılarındaki azalış ve artışları incelediğimizde meclisteki 5 partiden 4’dünün üye sayılarını artırırken CHP’nin üye sayısı artırmadığı gibi azaldığını görüyoruz.

 9 Şubat 2020 öncesi Davutoğlu ve Babacan’ın AKP’den kopması sonucu 100.000      civarında üye kaybeden AKP Şubat 2020 ile 17 Temmuz 2020 arası toparlanıp üye sayısını 99.096 artırarak telafi ederken İYİ PARTİ’ye 29.418 MHP’ye 4.597 HDP’ye 241 yeni üye katılmış.                                                                                                        Ya CHP, CHP’de durum ilginç.İktidara yürüdüğünü söyleyen son kurultayını iktidara yürüyüş kurultayı olarak belirleyen CHP’nin üye sayısında düşüş var. Şubat 2020 ile Temmuz 2020 arası altı aylık sürede CHP’nin üye kaybı 2.389 kişi

 Yargıtay Başsavcılığı’nın 9 Şubat 2020 tarihli güncellemesine göre.

AKP         :10.195.904

CHP         :  1.257.753

MHP        :     479.199

HDP         :     39.334

İYİ PARTİ   266.440 üyeye sahip.

İki tabloyu karşılaştırdığımızda durum net olarak görülüyor.

Yargıtay Başsavcılığı’nın 17 Temmuz 2020 tarihli güncellemesine göre ise;

AKP         :10.295.687       
CHP         :  1.255.364
MHP        :    483.796
İYİ Parti   :    295.858
HDP          :      39.575

Diğer partilerin oylarındaki hareketlenmeleri geçiyorum.

Yargıtay Başsavcılığı’nın 1Ekim 2020 tarihli güncellemesine göre siyasi partilerin üye sayıları şöyle.

AKP              :10.592.023

CHP              :  1.254.652

MHP             :     495.641

İYİ PARTİ    :     306.809

HDP              :       39.816.

17 Temmuz 1Ekim tarihleri arasındaki 3.5 aylık süre içerisinde AKP’nin bir anlamda GELECEK ve DEVA partilerine kaptırdığı üyelerinin yerini doldurmak adına başlattığı yeni üye kaydı kampanyası başarılı olmuş, üye sayısını 296.336 artırarak 10.295.687 den 10.592.023’çe yükseltmiştir.Yine MHP üye sayısını 11.848 artırmış İYİ PARTİ’de ki artış 10.961 kişi olurken HDP’deki üye artışı yine 241 kişi oldu.

Tüm partilerde üye artışı olurken CHP’nin 17 Temmuz’da 1.255.364 olan üye sayısı 1 Ekim tarihi itibariyle 1.254.652’ye gerileyerek 712 kişi eksilmiştir.

Gelelim son Yargıtay Başsavcılığı’nın 41 gün sonra 11 Kasım tarihli son güncellemesine göre siyasi partilerin üye sayıları şöyle.

AKP           :11.049.956

CHP           :  1.253.617

MHP          :     492.994

İYİ PARTİ:      316.319

HDP          :        40.509

1Ekim 11 Kasım arasında AKP’nin her yıl 1.000.000 üye kampanyası doğrultusunda başlattığı çalışma neticesinde AKP’nin üye sayısı 457.99 artarken ortağı bu kez 2.650 üyesini kaybetti.

İYİ PARTİ 2020 yılında kendine hedef olarak koyduğu 400.00 üye sayına 9.510 artışla biraz daha yaklaşırken HDP’de üye sayısı geleneksel olarak az arttı. Artış 934 oldu.

Ülkenin ikinci partisi iktidar umudu olması gereken partinin CHP’nin durumuna bakacak olursak üye sayısı istikrarlı olarak düşmeye devam etmiş 1Kasımda 1.254.652  olan üye sayısı 1035 eksilerek 1.253.617’ye geriledi.

İnsanlar siyasi partilere iki nedenle üye olurlar. Birinci neden ideolojik siyasi birlikteliktir.İkinci neden kişinin ya da ailesinin iş aş bulma ümidi ekonomik çıkardır.

Bu nedenle siyasi parti genel iktidarı elinde tutuyorsa ülke genelinde üye sayısı fazladır.Yerel iktidarı elinde tutuyorsa bölgesel olarak üye sayısı fazlalaşır.  

  CHP’nin üye sayısının artış yerine azalması üzerinde ciddi şekilde düşünülmesi gereken bir durum. Buradaki meseleye ilişkin çok çeşitli etkenler dile getirilebilir. Bunlar; yurttaşların partiye üye olma konusunda baskıdan ve siyasal atmosferden dolayı çekingen davranmaları, partinin siyasal söylemlerinin CHP’nin seçmen ve sempatizan kitlesi başta olmak üzere yurttaşlar üzerinde bir heyecan yaratamaması olabilir.

Ama 39 milyon insanın yaşadığı 11 Büyükşehir'de seçimi kazanmasının, bu kentleri CHP'li Belediye Başkanlarının yönetmesinin üzerinden 1 yıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen yeterli enerjinin insanlar üzerinde yaratılmamış olması ve bunun sonunda insanların üye olmak için CHP’ye yönelmemesi partiyi genelde ve yerelde yönetenlerin ciddi manada araştırmaları gereken bir konu.

CHP’nin tez elden örgüt ve örgütlenme anlayışını değiştirmesi lazım. Benim adamım olsun bana daha çok itaat eder mantığı ile bölgesinde çevresinde etkisi olmayan kişilerin il ilçe başkanı yönetim kurullarına taşınmaları parti meclisine MYK’ya taşınmaları CHP’yi üye sayını artırmayı bırak üye kaybeden kan kaybeden bir siyasal partiye dönüştürdü.

Bununla birlikte yerelde talebi karşılanmayan değer verilmeyen üyenin telefonuna çıkmayan yöneticiler randevu talebine yanıt vermeyen yerel idareciler partinin kaybının sorumlularıdır.

 

   

 

 

 

 

4 Eylül 2020 Cuma

TARİKATLAR CEMAATLER İLİŞKİLERİ.

 

Kapalı bir ilişki ağı içinde yaşayan tarikatlar ve bunlardan doğup çoğalan cemaatler kurdukları vakıflar ve holdingler ağıyla büyük kentler başta olmak üzere tüm Türkiye’de faaliyetteler.

Dört ana tarikattan çoğalan kalbur üstü cemaatlerin sayısı bilindiği kadarıyla 38’dir.Post çoğunlukla babadan oğula,kardeşe bazen damatlara da geçiyor.

Cemaatlerin geneli siyasetle içli dışlıdır.Sürekli olarak iktidarda kim varsa onu desteklerler.Durakta beklemeyi pek sevmezler.

Cemaatin müridine göre şeyh Allah’ın ya da Hz.Muhammed’in  yeryüzündeki vekili olarak görülür ve ona o manada itaat eder bağlılık gösterir.Cemaatte bireyin iradesi yoktur.Şeyhin sözü Allah’ın kelamı hükmünde kabul edilir.Cemaat ve tarikatlar bir birlerini sevmezler bir cemaat diğer cemaati sapkınlıkla suçlar.

Cemaatin müritleri bir birlerinden kız alıp verirler,arkadaşlıkları beraberdir. Böylece bağları daha da kuvvetlenir.Alış verişi yine kendi aralarında yaparlar.

Cemaatlerin geliri eğitim faaliyetleri ve ticari tüm faaliyetlerden elde edilen gelirler ile müritlerin katkısı zekatlar vs’dir.Cemaatler mali trafiği vakıflar ve holdingler aracılığı ile sürdürürler.Paranın kontrolü tamamen cemaat önderi şeyhtedir.Çünkü şeyh bilir ki para kimde ise güç ondadır. 

Yurtlar okullar dershaneler bekar evleri kullanılarak hedef kitle olarak belirlenen 15-30 yaş arasındakilerle arkadaşlık kurulur dini hassasiyetler temelinde kişilik verilerek cemaatin hedefleri doğrultusunda kullanıma hazır hale getirilir.

Cemaat önderinin olmadık kerametlerini olmuş gibi bir birlerine anlatarak şeyhi olağanüstü bir güç sahibi gösterirler görürler.Cemaatler girilmesi kolay çıkılması çok zor olan yapılardır.Şeyhin bir istediğini yerine getirmek Uhud şavaşında peygamberin yanında cenk etmek gibi bir olayken,Cemaatten ayrılmak isteyenlere “yer yüzündeki bütün kötülüklerle baş başa kalacaksın” denilerek korku salınıp engellenmek istenir.

Her cemaatin İslam anlayışı farklıdır.Cemaat önderleri kendi çıkar anlayışına uygun olarak İslam’ı farklı şekilde yorumlarlar.

Türkiye’nin en güçlü tarikatı Nakşibendi’lerdir.

Nakşiler:İskender paşa cemaati,Erenköy cemaati,İsmail ağa cemaati,Tufancılar,Süleymancılar Hazneviler,Reyhani tekkesi,Zilan cemaati ve En büyük ana kol Nurcular olmak üzere on cemaate ayrılır.

Nurcular yine kendi arasında Yeni Asyacılar,Yeni nesilciler,Kırkıncı hocacılar,Fetullahcılar, Işıkcılar,Azmendiler,MedZehra,Zehra Vakfı,M.Sungur ağbi.M.Kurtoğlu ağbeyciler,Melamiler ve Yahyalı cemaati olarak on iki guruba ayrılırlar.

HALVETİYE Tarikatı ise kendi içinde Şabaniye,Cerrahiler,Ticaniler,İpek Yolu ve Uşşaki cemaatleri olmak üzere beş guruba ayrılır.

RUFAİ Tarikatı ise yine kendi içinde Çorum dergahı,Mehmet efendi dergahı,Maarifiler,Antakiler dört kola ayrılırlar.

KADİRİLER Tarikatı ise

 Muhammediye,Galibiyeler,İcmalciler,Tillocular olmak üzere kendi içlerinde dörde ayrılır.

Tüm bu Cemaatler içinde ekonomik ve siyasi gücü elinde bulunduran en büyük cematlerse.

1-Fetullah Gülenciler.Türkiye’nin tarikat ve cemaat yaşamında Nurcular ağırlıklı yer işgal ediyor.Tarikatın en etkili ismi Fetullah Gülen.Etkinlik alanı tüm Türkiye.Faaliyet alanını tarikat okulları aracılığı ile Afrika’dan Asya’ya kadar uzattı.Akyazılılar ve Türkiye Öğretmen vakfı gibi kuruluşlarla başlayan örgütlenmesi pek çok değişik alanda yatırıma dönüştürerek dev bir ekonomik güce ulaştı.Bilhassa AKP iktidarı döneminde TSK,emniyer Yargı başta olmak üzere devletin tüm bürokratik mekanizmalarını ele geçirerek paralel devlet yönetimi kuracak duruma gelmişken iktidar ortağı durumundaki AKP’nin iktidar gücünü kullanması sonucu 2013 ve 15 Temmuz sonrası yapılan operasyonlarla büyük darbe yiyerek yer altına çekildi.  

2-Menzilciler:Nakşibendi tarikatının Menzil kolu adını Adıyaman’ın menzil köyünden alıyor.Cemaatin en ünlü ismi uğradığı zehirli iğne saldırısı sonrası ölen Raşit Erol’dur.Raşit Erol’un ölümünden sonra yerine kardeşi Aldülbaki Erol geçti.Kardeşi Fevzettin Erol ise cemaatin Ankara ve Afyon çevresi örgütlenmesini sürdürüyor.Ankara ve çevresi “Semerkant Grubu” olarak adlandırılıyor.Cemaatin bu adla yayım yapan televizyonu ve dergisi de var.Cemaate bağlı holdinglerin belediyelerden aldığı ihaleler.Sağlık bakanlığı ve emniyet teşkilatı içinde en örgütlü güç olduğu bilinen diğer bir gerçek.Allahın vekili anlamına gelen GAVS adını kullanan  menzil şeyhinin torunun taht üzerinde çektirdiği resimler son günlerde günde olmaya devam etmektedir.Cemaatin Ankara ve Menzil merkezleri uyuşturucudan ve alkol bağımlılığından kurtulmak isteyenlerin ilgi odağıdır.

İsmail ağa Cemaati:Kurucusu Ebu İshak İsmail efendi,1723’te fatihte adını taşıyan camiyi yaptırdı.Bu camide edindiği müritlerle cemaatini oluşturdu.Daha sonraları görevi İsmail ağa camii imamı Mahmut Ustaosmanoğlu devraldı.Cemaatin merkezi İstanbul Fatih’te Türkiye’nin en dikkat çeken İslami gettosunu oluşturdu.SARIK şalvar ve cübbeli giyimleri ile diğer Nakşibendi guruplarından ayrılıyorlar.

Süleymancılar: Kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan’dır.Kurduğu Kuran kurslarında öğrencileri onun mehtiliğine iman ederek cemaatini oluşturdular.İlk olarak Ege ve Akdeniz bölgelerinde güçlenen Süleymancılar zamanla tüm yurda yayıldılar.Faaliyetlerini “Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Dernekleri” adı altında yürüten cemaate bağlı 3000 civarında Kuran Kursu ve yüzlerce dernek vakıf şirket  vardır.

Kökü adı ne olursa olsun tüm Tarikat ve Cemaatlerin tek hedefi vardır.O hedef  Laik Türkiye Cumhuriyetinin yıkıp yerine İslami esaslara dayalı bir din devleti kurmaktır.Günümüzde bu cemaatlerin çoğalıp ekonomik ve siyasi güç elde etmesinin ana nedeni aynı hedefe yürüyen AKP’nin iktidar olmasıdır.


3 Ağustos 2020 Pazartesi

MUHARREM İNCE PARTİ KURACAK MI ?


İki gün önce Muharrem İnce’yi arayarak yeni bir parti kuruluşuna önderlik edip etmeyeceğini sordum.                                                                                                  Elbet ki politik bir yanıt aldım.                                                                                       O politik yanıtın sonunun nereye çıkacağından emin olarak Yeni bir parti yolda mı, İnce ve inceye yol yöntem öneren “parti bilgesinin” neden yeni bir parti oluşumuna karar verdiklerine bakalım.
  
Ama öncesinde iki yıl geriye gidelim.

CHP 24 Haziranda yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi için adayını açıklayacak. Seçimlere az bir zaman kala açıklanmasının nedeni Kemal Kılıçdaroğlu bir önceki Eklemettin İhsanoğlu yanlışının bir benzeri yapıp bu kez de Erdoğan’ın “Siyasal ikizi” Abdullah Gül’ü diğer ufak tefek partilerle kurduğu ittifakın adayı olarak çıkarmak istemişti. Buna İP genel başkanı Meral Akşener karşı çıkmış partimin adayı ben olacağım diye ısrarcı olmuştu.  
    Ayrıca Erdoğan kendi “Siyasal ikizi” Abdullah Gülün aday olmaması için korkutup ürkütmek adına AKP’li Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akın’la sözcüsü İbrahim Kalın’ı askeri bir helikopterle Gül’ün evinin bahçesine indirdi. Bunu tehdit olarak algılayan zaten silik bir profile sahip, Gül sinip daha da kabuğuna çekilmişti.

Bu şartlar altında CHP gurubuna Muharrem İnce ismini Cumhurbaşkanı adayı olarak öneren ve onaylatan  Genel Başkan Kılıçdaroğlu,Muharrem İnce’nin ismini açıklamak üzere 5 Mayıs 2018 de Ahmet Taner Kışlalı Spor salonunda kürsüye geldi.

Salonda “İzmirin  dağlarında çiçekler açar” marşı çalıyordu.


“24 Haziran akşamı bu kez sadece İzmir’in dağlarında değil tüm Türkiye’de çiçekler açacak” diyen Kılıçdaroğlu; biraz sahiplenme, biraz da küçük görerek “Gel bakalım Muharrem” diyerek kürsüye çağırdığı Muharrem İnce’yi Cumhurbaşkanı adayı olarak açıkladı.

Sonrasında 1.Meclis önündeki tören ve Hacı Bayram Camisinde İnce’nin hemen yanında benimde katıldığım Cuma namazı sonrası Cumhurbaşkanlığı kampanyası başlatıldı.

İnce kısa kampanya döneminde 100 miting gerçekleştirdi. Ankara mitingi ve diğer şehirlerde ilçelerde görülmemiş bir katılımla yapıldı. İstanbul mitingi ki 17 milyonluk şehirde 5 milyon kişi yani 3 insanda birisi İncenin mitingine katıldı.                    Muharrem İnce uyuyan devi uyandırmış milyonları heyecanlandırmış insanları meydana taşımış yıllar sonra insanların yüzüne bir heyecan yansımış bu kez oluyor ülkeyi yağmalayan İslamcı faşist rejim bu kez yıkılıyor umudu yeşermişti. CHP’li isimler İnce ile poz vermek seçim otobüsüne binebilmek için yarış halindeydiler.

Bu durumu açıklayan “Yeni bir lider doğuyor farkındamısınız” diye yazmıştım.
Her şey güzel gidiyor. İnce dikine/dikine dobra konuşmalar yapıyor,Referandumda iktidarın yaptığı mühürsüz oy pusulalarının geçerli kabul edilmesi gibi yasal seçim hilelerini tanımak yerine böyle bir durumun olmasına müsaade etmemek adına “50.000 Avukatla YSK.nın önünde olacağım” diyordu.

Ne olduysa o gece oldu.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmış oylar mahallerinde sayılmış torbalara konmuş seçim kurullarına teslim edilmeye başlanmıştı.

Ama İnce kayıptı.

Ne 50.000 Avukatla YSK önünde ne CHP genel merkezinde ne sonuçlar hakkında değerlendirmeler yaparken Televizyon ekranlarında yoktu.

CHP görevlileri sandık denilen oyların sayım birleştirme işleri ile boğuşurken ekran cambazı İsmail Küçükkaya İnce’ye Whatsaaptan seçim sonuçlarına dair sorduğu üzerine kendisine attığı “Adam kazandı” açıklaması, tüm umutların tüm çabaların onca emeğin onca alın terinin boşa gittiğinin iki kelime ile bitirilmesine yetmişti.

İnce ortada yoktu. Milyonlarca insan ondan bir haber bir ses bir nefes almak isterken o kayıptı. O andan itibaren dedi kodu makinaları devreye girdi Ailesinin rehin alındığı kaçırıldığı vs.vs.

Ama en yaygını kapandığı otel odasında çok içtiği sarhoş olduğu be nedenle televizyonlara çıkamadığı efsanesi tuttu.

Bana göre İnce nerede hata yaptı.
1-Bir otel odasını seçim sonuçlarını takip etmek yerine tüm seçim sonuçlarının aktığı aday olduğu CHP genel merkezinde takip etmeliydi.
2-Yanında 50.000 Avukat olmasa da YSK önünde bir kez de olmalıydı.
3-Tıpkı İstanbul seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı gibi seçim sonuçları ne olarak ortaya çıkana kadar her saat Televizyonlara çıkıp miting meydanlarında motive ettiği kitleleri motive ettiği türden konuşarak seçim torbalarının başında mücadele eden ekran başında terler döken milyonların umudunu canlı tutmalıydı.

Bunlar olmadı.
İnce’nin yapılması gerekenleri yapmamasının nedeni olarak CHP genel merkezi ve genel merkezin İnce’nin kampanyası sırasında yetkilendirdiği Genel başkan yardımcı Engin Altay’ın eseri olduğu bu hataları yapması için onun İnce’yi yönlendirdiği söylendi.  

CHP genel merkezi 45 günlük kampanya sırasında İnce’nin bırak parti tabanı ülke insanında büyük bir sinerji yaratması nedeniyle Cumhurbaşkanı seçilemese bile partinin tartışmasız 2.adamı haline gelerek Genel başkan Kemal Kılçdaroğlu’nu rahatlıkla koltuğundan edeceği endişesini kapılmış olabilirlermi? Ki öyle olacağı İnce’nin olağan üstü kurultay için 500 civarında delegenin imzasını alması ile açığa çıktı.
                                                                       
Seçim gecesi Muharrem İnce sarhoştu dedikodusunu Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresi yaymış olduğu kanaati gün geçtikçe hakim oldu.

İnce’nin CHP içindeki tüm iddiaları bitirmek adına CHP yörüngesinde yayım yapan SÖZCÜ gazetesi yazarı Rahmi Turan talimatlı bir yazı yazarak Erdoğan’ın Sarayına bir CHP’lin gittiğini görüşmede Erdoğan'ın, CHP'li isme, "Türkiye'nin güvenliği için senin CHP Genel Başkanı olman gerekir" dediğini de aktardı. İddiaya göre "Engellerim var" diyen CHP'li isim, Erdoğan'dan "Düşün, karar ver. Memleketin iyiliği için bu gerekli. Ben de yardımcı olurum" yanıtını aldığını yazdı.

Ertesi sabah FOX TV de İsmail Küçükkaya’ya konuşan Kemal Kılıçdaroğlu Rahmi Turan'ın iddiasını doğruladı. "Saray'a gidenleri biliyorum. İsim vermek istemiyorum. Her konuda konuşan Erdoğan bu konuda neden konuşmuyor?" "Ben şaşırmadım efendim. Doğrudur" ifadelerini kullandı.

Yan servisler devreye girdi Saraya giden CHP’linin Muharrem İnce olduğu el altından basına servis edildi.

Bu konuda açıklama yapan İnce “CHP Genel Başkanını özgür iradeli kurultay delegeleri seçer, Saray CHP’ye müdahale edemez. Sözcü Gazetesi yazarı Rahmi Turan’ın yazısında isim vermeden belirttiği kişi ortaya çıkmalıdır. Çıkmıyorsa Saray kapılarında CHP Genel Başkanlığı kovalayan o ismi Rahmi Turan açıklamalıdır.” dedi.

Kılıçdaroğlu ile görüşmek isteyen İnce bunda başarılı olmadı.

İnce’ye son darbeye vurmak isteyen bu algı operasyonunun başında genel başkan yardımcısı Tuncay Özkan’ın olduğu bir ekip olduğu iddia edildi.

İki yıl önce partimizin en değerlisi ülkeyi Cumhurbaşkanı olarak yönetecek yetenekte insan diyerek aday yapılan Muharrem İnce 37.kurultayda en arka sıraya ötelenip oturtulması parti içinde çoğu kesimin vicdanının yaralanmasına neden oldu.

        Bu kesimlerin en büyük eleştirisi “CHP’nin politikaları yer yer Atatürk'ün çizgisinden ve partinin altı okundan uzaklaştı,Sağın sığ politikalarına yöneldi yine sağın eskimiş poltikacılarına yer ve makam açıp partinin öz evlatlarının ötelenmesi bizi parti tabanının mücadele azmini bitiriyor biz sağın siyasetçilerini iktidar yapmak onlara makam tedarik etmek için mi  mücadele veriyoruz” oluyor.   

Partiye hakim olan kanat partiye hakim olmak isteyen kanadı ve liderini saf dışı bıraktı.

Gelelim bu gün ki duruma. Kılıçdaroğlunun uyguladığı politikalardan rahatsız olan CHP içindekilerin temel ideolojisi Atatürk ve Altı ok ilkeleri olan Sosyal Demokrat partiyi Muharrrem İnce liderliğinde kurup kurmayacaklarına.

Şu anda Bodrumda tatilde olan Muharrem İnce’ye bu konuyu sordum.

Yanıtı şöyle “CHP artık Atatürk2ün partisi olmaktan uzaktır.Rahatsızım.Bir süre sonra açıklama yaparım.Şimdilik bir açıklamam yoktur”

İnce böyle açıklama yaptı ama tam yakınında olanlar “Baykal’la başarısız olan CHP ye karşı Ecevit DSP’yi kurmuştu.DSP kurulduğunda Ecevit bir bölen olarak tanımlanmış ama Bülent Ecevit yıllar sonra Solun kahramanı Ecevit partisini iktidar yapmıştı. Şimdi tarih neden tekerrür etmesin.Şartlar daha müsait CHP yörüngesinden çıktı.Sosyal Demokrat kanatta rakipsizim diye kuralsız davranıyorBizim partimiz ne Emine Ülker Tarhan’ın ne Öztürk Yılmaz’ın ölü doğmuş partisine benzemez. Kuru ota çıngı düştü artık bu ateş tutuşur. ” diyerek partileşme çalışması için yola çıkıldığını söylüyorlar.

Sanırım Muharrem İnce CHP’nin “Kara kutusu” “Parti bilgesi” nin yol göstericiliğinde  partiyi kuracaktır. Ülke genelinde örgütleme il/il ilçe ilçe partilileri isim/isim tanıyan bir anlamda parti içinde kendine bağlı müritleri olan Parti bilgesinin talimatını alanlarca kısa zamanda tamamlanacaktır.

4 Kasım 2010 da Kendini CHP’ye genel başkan yapan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından görevinden alınan Önder Sav 10 yıl sonra 37.kurultay öncesi bir bildiri yayımlayarak    Kurultayda kendilerine ve organ seçimlerinde aday olmak isteyen dostlarımıza birikimimiz ve deneyimlerimiz doğrultusunda yol göstermeye ve katkıda bulunmaya hazır olduğumuzun bilinmesini sevgi ve saygılarımızla iletiyoruz.  
demesi asla tesadüf değil.  

İyi bir hukukçu Atatürk değerlerine bağlı Önder Sav’ın 82 yaşına gelmiş olsa da zihni hala diri Önder Sav’ın, Bir şekilde bu işin mutfağında şef olacağını düşünüyorum.

Pekiyi Muharrem İnce bu konuda resmi açıklamayı ne zaman yapar.
Tatil dönüşü önümüzdeki hafta Yalova’da yeğeninin düğünü sonrası Ankara’ya gelerek son görüşmelerini yaptıktan sonra uzatmadan bu konuda açıklama yapacağını düşünüyorum.

Benim kişisel düşüncem şudur.
Partiler içinde devleti yönetecek çapta kadro bulmak zordur. CHP partimiz adına ülkeyi Cumhurbaşkanı olarak yönetecek yeteneğe sahip ender kadrolarımızdan birisidir diyerek ona sahip çıkmalı onu onurlandıracak bir göreve taşımalıdır. Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda eteğine tutunarak makam mevki sahibi olanların telkinlerine değil doğruya kulak verir mi. İşte onu bilmiyorum.


18 Nisan 2020 Cumartesi

BELEDİYELERİ İLE GELDİLER BELEDİYELERİMİZLE GİDECEKLER



CHP’li Belediyeler sosyal yardım faaliyetleri ile AKP iktidarının elbette ki iktidarın temsil edildiği yerin merkezi, sarayın tam da bam teline basıyor.
                                                                                                                                  CHP’li belediyeler çok geniş anlamda sosyal yardımlar yapıyor.
                                                                                                                                  Sosyal yardımlar yoluyla oy alan bu yolla iktidarını sürdüren AKP bu durumdan çok korkmuş çok ürkmüş olmalı ki son bir ay içinde CHP’li belediyelerin sosyal yardımlarını durdurmak için akıl almaz engellemeler ardından soruşturmalar başlattı.

CHP’li Belediyelerin elbette daha öncesi var ama korona virus’unun tüm yurdu sarıp salgın halini almasından sonra daha da artan, işini aşını kaybeden yoksul halk kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamaya dönük faaliyetleri bir/bir yasaklanıyor.



İlk yasak ve soruşturma Ankara ve İstanbul belediyelerinin ihtiyaç sahiplerine iletilmek üzere kamu bankalarına açtıkları hesaplarını dondurma ile başladı.

Güya CHP’li belediyeler bu şekilde davranarak “Devlet içinde devlet olma amacındalar” mış.

                                                                                                                                     Aynı günlerde basına yansıyan haberlerden öğrendik ki. AKP’nin koalisyon ortağı İsmail Ağa cemati verdiği IBAN’la müritlerine dağıtılmak üzere bağış kampanyası başlatmıştı. En küçük hesabı Sayıştay denetiminde olan belediyeler  “devlet içinde devlet” olmakla suçlanırken bir tarikat bir cemaatin bağış kampanyasını doğal karşılıyordu AKP.


AKP iktidarının hukuka, mantığa, ahlaka aykırı yasağının daha dumanı tüterken CHP’li Eskişehir ve Odun pazarı belediyelerinin yıllardır faaliyette olan yoksullara yemek dağıtan aş evlerine hayırseverlerin bağışlarının toplandığı banka hesabı dondurulup bağış alınması yasaklandı.


AKP’nin CHP’li belediyelerin sosyal yardımlarının önünü kesme kararlılığı sınır tanımadı. İstanbul, Ankara, Eskişehir belediyelerinin yardımlarının halka ulaşmaması için engeller çıkaran Saray yönetimi bu kez CHP’li Mersin belediyesin sokağa çıkma yasağının olduğu hafta sonlarında ücretsiz halk ekmek dağıtımını yasak koyarak önledi.

 LEDİYE
Sağlık tesislerinin yetersiz kaldığı iktidarın 45 gün sonrası için İstanbul’un iki yakasına iki sahra hastanesi yaptırmak için ihale ettiği hastanelerin inşa çalışmaları sürerken CHP’li Adana belediyesinin kendi olanakları ile yaptırdığı 1000 yataklı sahra hastanesini 10 doktor 20 hemşire ve diğer personelleri ile sağlık bakanlığına devretme isteği, AKP iktidarı tarafından hastane mühürlenip kapatılarak yanıtladı. Böyle bir akıl tutulması olabilir mi. Bu günlerde en ihtiyaç duyulan şey hastane olmasına rağmen sırf CHP’li belediye tarafından yapıldı diye kapatılması sağlıklı bir düşünce yapısının eseri olamaz.


Bu kin bu yasaklar kime karşı?
                                                                                                                                 CHP’li belediye başkanlarına mı?

Bu yardımlara ihtiyaçları olan halka karşı mı?

Görünen o ki her ikisine de karşı.

AKP bu yaptıkları ile “18 yılda yoksulluğu ben yarattım yarattığım yoksula sosyal yardım ederek oyumu koruyup iktidarda kalıyorum. Bu düzenime CHP’li belediyelerin çomak sokmasını istemiyorum” demeye getiriyor.


Toplumun tüm yoksul ezilen kesimleri başta olmak üzere, emeğiyle geçinenlerin, işsizlerin, köylülerin, esnafın, kadınların, çocukların, gençlerin, engellilerin, sorun ihtiyaç ve taleplerine öncelik veren CHP’li belediyelerin halka dokunan faaliyetlerini yasaklamak AKP iktidarının gidişini engelleyemeyeceğe benziyor.

Belediyelerle geldiler belediyelerle gidecekler.