28 Şubat 2023 Salı

MARAŞ DEPREMİNİ GİTTİM GÖRDÜM YAZDIM


Karanlıklardan kara 6 Şubat gecesi Pazarcık Merkezinden başlayıp Maraş başta olmak üzere 11 ilimizi yıkan Depremi haber alır almaz Memleketim olan Maraş Afşin Elbistan’da bulunan Emmim Dayım Teyzem çocuklarını arayıp bilgi almak istedim.

Fakat en pahalı görüşmeleri yaptıran tüm telefon şirketleri Depremle birlikte saf dışı olmuştu. Yüzlerce kez aramama rağmen haber almam ulaşmam mümkün olmadı.

Nihayet, akşam üzeri ulaştığım akrabalarımın Afşin ve Elbistan’da kayıpları yoktu.

Fakat Maraş’ta bulunan Dayımlar iyi ama Dayımın oğlu 5 kişilik ailesi ile enkaz altındaydı.

Hemen Maraş’a hareket etmek istedik ama Maraş’a giden tüm yolların kapalı olduğu duyumu aldım.

Çocukluğunu bildiğim elimizde büyüyen akrabalarım Depremin yıktığı 7 katlı binanın enkazı altındaydılar.

Bir an önce Maraş’a gitmek orada olmak yardım etmek arama kurtarma çalışmalarına katılmak istiyordum.

Depremin 2 günü yollar kapalı yakıt kıtlığı var sözlerine aldırmadan arabaya bol miktarda yiyecek içecek tüp filan yükleyip öğle vakti Maraş’a doğru yola çıktım.

Yol boyu gördüğüm manzara şöyleydi.

Maraş Malatya Adıyaman yönünden Ankara yönüne gelen kara yolu üçlü şerit halinde ağırlıklı olarak 46 plakalı araçlardı.

Anladığım şuydu Maraş yıkılmış sağ kalanlar kenti boşaltıyordu.

Maraş Malatya Adıyaman yönüne giden Kırşehir Kayseri yolunun sağ şeridi  hemen hemen batıda yer alan her il her ilçenin adını taşıyan yardım konvoyları, paletli dozer ve kepçeleri taşıyan tırlar ile doluydu. 

Yol üzerinde yer alan tüm tesisler hınca hınç dolu benzinlikler önünde çok uzun kuyruklar vardı.

Kavşaklarda trafik tıkanıyor tıkanıklığı açacak maalesef bir görevlinin olmaması nedeniyle Maraş Malatya Afşin yol ayrımında yer alan depremin vurduğu Göksün kavşağında 500 metrelik yolu 1.5 saatte ancak geçebildim.

Maraş yolunda son yakıt takviyesi yapmayan onlarca araç Tekir ve Tüneller bölgesinde karın içine terk edilmiş şekilde yol kenarına bırakılmıştı.

Elektriklerin kısmen verildiği karanlıklar içindeki Maraş’a ancak gece yarısı ulaşabildim.

Evleri ağır hasarlı olan Dayımlar sağlam olan özel bir okula sığınmışlardı orada onlarla buluştum.

Okulun bir kısmı Maraş’a gelen yardımların bir kısmının Depo edildiği kısım olarak kullanılırken Spor salonu koridorlar Depremzedelerin sığınmasına açılmıştı.



Kadın çocuk tüm insanlar koridorlara serdikleri battaniye ya da şilteler üzerinde ısınması olmayan okul içinde uyumaya çalışıyordu.

Sabahın ilk ışıkları ile birlikte Dayımın oğlu ve 5 kişilik ailesinin altında olduğu enkaza gittik.

Enkaz Maraş depreminde en büyük yıkıma uğrayan Trabzon Caddesi yanındaydı.

Yedi katlı bina hafif öne yatarak tam olarak yıkılmış un ufak olmuştu.

Bu enkazın başında Depremin ilk gününden itibaren 81 yaşındaki dayım çaresiz ümitsiz enkazın bir altına bir üstüne çıkarak görülmemiş soğuk altında yavrularından bir ses bir seda gelir bir kurtarma ekibi gelir yardım eder diye çaresiz ümitsiz göz pınarlarından süzülen yaşları sile sile beklemişti.

Enkazlar zincirleme devam ediyor Cadde üzerindeki bazı enkazlar da kepçeler vinçler arama kurtarma yaparken çoğu enkazda hiçbir arama kurtarma yapacak iş makinası yoktu.

Nihayet 3. gün saat 4 gibi filan bir iş makinası akrabalarımın olduğu enkaza gelerek çalışmaya başladı. Enkazın görünümüne göre bizim yakınlarımızı sağ alma olanağı yok gibiydi.

Ümit ah o ümit var ya o ümit ölümün soğuk yüzü görünene kadar insan içindeki o ümidi kaybetmek istemiyor. Biz de o ümitle enkazın başın da bizimkilerin canlı olarak çıkmasını bekledik bekledik bekledik.

İş makinasının Kepçesi her iniş kalkışında ya bir canlının ya bir cenazenin görüntüsünü bekledik. 4. Gün ilk cenazeler enkazdan alınmaya başladı o gün 18 cenaze çıkarıldı.

Deprem gece meydana geldiği için ölüm uykuda yakalamış onları. İş makinasının çalışması sırasında bir yatağa rastlandığı zaman kesinlikle orada ceset var demekti. Ceset bulunduğunda iş makinası duruyor cesedin çevresindeki demirler kesilip cesedin dışarı alınması için yol açılıyor genelinde cenaze sahibi cesedi tanıyor hemen bir battaniye ile aşağı alınıp ceset torbasına konuluyordu.

Genelinde binada aileler oturduğu için bir aileden birçok ceset oluyor tümüne ulaşılması halinde belki garip gelecek ama cenazesine kavuşan insanlar şükür çekiyordu.

Depremin 5. Günü biz 1. cenazemize ulaşabildik sonra diğerlerine onları tek tek enkazdan alıp kaldırım üzerine sıraladık. Acıların acısı tarifsiz bir acı. Bir değil iki değil tam dört canımızın cenazesini bir kaldırımın kenarına dizdik. Enkazda bir kişimiz 15 yaşındaki Ali İhsan kalmış gece olmuş arama yapan iş makinası enkazın diğer yönünde çalışmaya başlamıştı.



Birçok bölgeden cenaze taşıma aracı olmasına rağmen maalesef cenaze sayısının çok fazla olması nedeniyle olsa gerek cenaze aracı bulmak mümkün değil. İnsanlar enkazdan çıkardığı cenazelerini kendi olanakları ile arabaları ile toprağa verecekleri yere kendileri götürüyordu.

Bizde enkazdan çıkardığımız 4 cenazemizi temin ettiğimiz Kartal diye tabir edilen arabanın arka koltuklarını yatırıp bagaj kısmına koyarak defin alanı olarak belirlen Antep yolu üzerindeki Kapı Çam mezarlığına getirdik.



Mezarlıkta gecenin karanlığında dehşet bir kalabalık vardı.

Ceset torbalarına konmuş yüzlerce cenaze kimlik tespitini yapacak olan savcılar önünde sıraya dizilip tek tek resimleri çekiliyordu. Sıra cenazelerimize geldiğinde bizlerden birinin beyanıyla 4 cenazemizin ayrı ayrı kimlik tespiti yapıldı. Defin ruhsatı gibi üzerinde isim ve numara yazan bir kağıdı bize verdiler.



Cenazeleri adına yıkama denilen ama suyla yıkamanın olmadığı toprakla Teyemmüm denilen yöntemle yıkandı denilen cenazeleri defin için defin alanına aldık. Burada kefenleme filan söz konusu değil definler cenaze torbası içerisinde yapılıyor.

Bir iş makinası sürekli olarak su kanalı benzeri mezar yeri açıyordu. Diğer bir iş makinası ise baş kısmı yukarı gelecek şekilde açılan çukura bir biri ardına indirdiğimiz cenazelerin üzerini toprakla kapattı. Oraya getirilen tahtalara cenazelerimizin isimlerini ve savcılıkça verilen numaraları yazarak baş kısımlarına diktik.



Ertesi sabah enkaz içinde kalan yaşadığı yolunda artık hiç ümidimizin kalmadığı 15 yaşındaki Ali İhsan’ın cesedini bulmak üzere gün ışığı birlikte enkaz alanına geldik.

Depremin 6. Günü öğle üzeri ona ulaştık. Cansız bedenini yine bir ceset torbasına koyup arabamızın arka koltuğunda bir önceki gündeki aynı yöntemlerle onu da toprağa verdik.

Depremin 5. Ve 6. gününden sonra onca soğuğa rağmen cenazeler kokmaya tanınmamaya başlamıştı.

Bu arada Maraş’ta kaldığım süre içerisinde çok sıkıştığı bölgelerde trafiği yönlendiren çok az polis gördüm.

Asayiş arama kurtarma yeme içme ya da sağlık hizmeti gibi alanlarda faal olan Asker görmedim.

Kendi olanağı ile kendi malzemesi ile bölgede çorba yapıp dağıtan yemek yapıp dağıtan arkadaş gurubu ile yurdun her köşesinden sıcak ortamını bırakıp arama kurtarma çalışmasına gelen her meslekten insanları gördüm.

Adı duyulmamış derneklere mensup fedakarca çalışan kişileri gördüm de Kızılay’ı göremedim. İstisna olarak AFAD yazan yelekler giymiş olanları gördüm. Özel elbiseleri ile yurtdışından gelen kurtarma ekiplerini gördüm. Ama o çok bahsedilen Devleti göremedim. 

5 Cenazemizi de enkazdan almış toprağa vermiştik.

Toprağa verdiğimiz sadece cenaze değil geleceğe dair ümitler hayallerdi. Maraş depremi 5 canımızı almıştı.



Maraş’ta kalıp yas tutma olanağı yoktu. Geriye kalan evimiz ağır hasarlı artçı depremlerle her an yıkılabilirdi. Sular kıpkırmızı çamurlu akıyor Maraş tarihinde olmadığı kadar soğuk Doğal gaz kesikti.

Deprem sonrası tüm Maraş’lıların yaptığı gibi Maraş’ta bulunan akrabalarımızla birlikte Ankara’ya döndük.

Şu anda felaket sonrası Ankara’ya sığınan yakın akraba sayımız 76 kişi. Yerinden yurdundan olarak Ankara dışında Mersin Antalya Konya ve Bursa’ya da yerleşen yüzlerce akrabamız kendileri gibi yarının ne getireceğini bilmeden öylece bekliyor.

Bütün dileğim bir daha insanlık tarihi böyle bir felaketi asla yaşamasın.