Türk burjuvazisinin çatı
örgütlenmesi olan TÜSİAD’la AKP iktidarlarının ve tabii ki Erdoğan’ın yıldızı
hiç barışmadı.
Erdoğan ile
TÜSİAD arasındaki var olan gerilim, 12 Eylül 2010 referandumu öncesinde hat
safhaya ulaşmıştı. Başbakan Erdoğan o dönemde, TÜSİAD’ın ekonomi konusundaki
eleştirilerinden ve referanduma TÜSİAD’ın açıkça evet dememesinden rahatsızlığını
ifade ederek, ”Taraf olmayan bertaraf
olur” demiş ve referandumda TÜSİAD’ın “hayır”cılardan
yana olması halinde bertaraf edileceklerinin tehdidini yapmıştı.
Laik demokrat
çağdaş bir yaşam tarzını savunan Türk burjuvazisi TÜSİAD içerisinde örgütlendi. İslamcı gerici
yobaz çağ dışı yaşam tarzını savunan sermaye gurubu da MÜSİAD içerisinde
örgütlendi.
TÜSİAD AKP iktidarlarının
ülkeyi laik çağdaş bir yapıdan İslamcı otoriter dinsel bir yapıya değiştirme
dönüştürme çabalarına karşı zaman zaman eylem ve açıklamaları ile karşı durdu. Bu
karşı duruşlar esnasında özellikle TÜSİAD’ı temsil eden başkanlar ve firmaları
AKP’nin yanaşma basının ve maliyenin hedefi haline getirilip ağır zararlara
sokuldu.
TÜSİAD başkanlığı daha
önceleri iş insanları için çok cazip bir makamken AKP iktidarları döneminde
TÜSİAD’a başkanlık ateşten göleğe dönüştü. Kimse başkan olmak istemedi başkan
olanlar art arda süreleri dolmadan gördükleri baskılar nedeniyle istifa etmek
zorunda kaldılar.
TÜSİADA eski başkanlarından
Muharrem Yılmaz’ın SÜTAŞ firması ile ilgili başta Sabah gazetesi olmak üzere
yanaşma basının SÜTAŞ ürünlerinde hayvan pisliği karıştığı yönünde yazdığı onca
yalan sonunda TÜSİAD başkanlığından istifa ettiği hafızalardadır.
Ümit Boyner ve diğer TÜSİAD
başkanlarına AKP yanaşması basının saldırıları sonucu istifası yine
hafızalarımızda tazeleğini koruyor.
Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın
TÜSİAD başkanlığını yaptığı dönemde Doğan Holding’e yapılan maliye baskısı ile
milyarlarca liralık cezaların kesilmesi sonucu Arzuhan Doğan TÜSİAD başkanlığını
bırakmak zorunda kaldı.
AKP iktidarı ve Erdoğan
Türkiye’deki her yapıyı işçi işveren örgütünden tutun her tür dernek sendika ne
varsa ya tümden ele geçirmeye ele geçiremiyorsa yandaşını kurdurup zaman içinde
var olanı pasif hale getirmeyi amaçladı. İş veren örgütü olarak da TÜSİAD’a
karşı MÜSİAD’ı destekleyip iş insanlarını örgütlenmesinde hakim güç olmasını
sağladı.
TÜSİAD üyelerinin ekonomik
olarak zayıf düşmesi için elinden geleni yapan AKP iktidarları İslamcı yandaş
sermaye sahibi kendi dinci burjuvazisini yarattı.
Son günlerde Doğan Holdingin
medyasına satış adı altında çökülmesinin ana nedeni budur.
Hürriyeti Postası
CNN Türkü Kanal D’si ile Doğan medya gurubu Türkiye’de eski derin devlet
yapılanmasının medya ayağıyı derin devlet operasyonlarında toplumu
dönüştürmede aktif rol alan bir yapıydı. Şimdi AKP ve Erdoğan kendi derin
devletini kurdu. Bu yeni yapı içinde Doğan Medya’ya yer yok. Yeni derin devlet
yapılanmasına itiraz eden Doğan gurubuna tek yol kalmıştı O yol Erdoğan’ın 12
Eylül 2010 referandumu öncesi TÜSİAD’a söylediği “Ya taraf olursunuz ya
bertaraf”tı. Taraf olmayan Aydın Doğan ve gurubu bertaraf edildi.
Tüm uyarılara rağmen bir
türlü AKP ve Erdoğan’a tam olarak biat etmeyen Aydın Doğan’ın medyası bir KHK ile tümden el konulup kayyum atanmadan üç
otuz paraya haraç mezat yeni derin devlet yapılanmasına hizmet için bir yandaşa
sözde satıldı.
Zaten zor olan hakikate
erişme hakkımız daha da girdi.Tek devlet tek millet tek vatan tek bayrak derken
tek medyaya geldik şimdi sırada tek din var.