Türkiye’de artık Meclis’in
merkezinde olduğu bir Cumhuriyet değil, Saray’ın merkez olduğu tekelleşmiş bir yeni
rejim var ve kanun yapma yetkisi de Saray’a doğru kaydırılmış durumda.
Erdoğan “Türkiye’nin yönetim
sistemi filen değişmiştir. Parlamenter sistem artık bekleme odasına girmiş
bulunuyor. İster kabul edilsin ister edilmesin Türkiye’nin yönetim sistemi bu
anlamda değişmiştir.” diyerek kör gözlerin görmesi için resmi net olarak ortaya
koydu.
Yayımlanan Kanun hükmünde
kararnamelerin yürütme yetkisi her ne kadar bakanlar kurulunun elinde gözüküyor
olsa da 16 Nisan’da şaibeli bir şeklide alınan yetkiyle yürürlük tarihi 2019’zu
beklemeden şimdiden Cumhurbaşkanı’na geçti.
Ülkemiz ara ara da olsa uzun
dönemler Sıkıyönetimler ve OHAL ile yaşadı.
İlk sıkıyönetim ilanı Şeyh
Said isyanı üzerine 1925-1927 yılları arasında
Doğu Anadolu’da daha sonra Kubilay Olayı üzerine 1931’de Manisa ve
Balıkesir’de 1940-1947 yılları arasında ikinci dünya savaşından dolayı İstanbul
Kırklareli Edirne Tekirdağ Çanakkale ve Kocaeli’de 6-7 Eylül olayları üzerine
1956-1957 Ankara ve İzmir’de 1960
öğrenci olayları ve 27 Mayıs hareketi üzerine 1960-1961 yılları arasında
İstanbul Ankara ve İzmir’de ilan edildi.20-21 Mayıs olayları üzerine İstanbul
Ankara ve İzmir’i kapsayan sıkıyönetim 1963 yılında ilan edildikten bir yıl
sonra 1964 kaldırıldı.15-16 Haziran işçi olayları üzerine 1970 yılında dört ay
süren sıkıyönetim ilan edildi.
12 Mart muhtırası sonrası
1971 1973 yılları arasında İstanbul Ankara İzmir gibi on bir ilde ilan edildi. Kıbrıs
harekatı ile 1974 1975 yılları arasında bir yıl sürecek olan sıkıyönetim
İstanbul Ankara başta olmak üzere 15 ilde ilan edildi.
1978 yılında Kahraman Maraş
olayları ve yaygın şiddet olaylarının
artması üzerine başta Kahraman Maraş İstanbul Ankara olmak üzere 21 ilde
sıkıyönetim ilan edildi.12 Eylül 1980 askeri darbesi ile birlikte 21 ilde
uygulanan sıkıyönetim tüm yurtta ilan edildi ve 1987 yılına kadar sürdü.
1987’de kaldırılan
sıkıyönetim yerine PKK’nın doğu güney doğu Anadolu bölgelerinde yaygın bir
şekilde başlattığı eylemleriyle mücadelede edebilmek için bu bölgelerde dönemin
başbakanı Turgut Özal tarafından ilk olarak on bir ilde OHAL ilan edildi.
OHAL döneminde JİTEM’in Özel
Harekat Timlerinin,Hizbullah’ın işlediği Faili meçhul cinayetler işkenceler
dönemi olarak hafızalarda yer bıraktı.
OHAL ilan edilen bölgelerin
tümüne birden olağanüstü hal bölge valileri süper Valiler atandı.2002 yılına gelindiğinde sadece
Diyarbakır ve Şırnak’ta geçerli olan OHAL iktidara yeni gelen AKP hükümeti
tarafından kaldırıldı.
Kuşkusuz Turgut Özal’ın 1987 Doğu
Güney Doğu’da on bir ilde ilan ettiği 2002 de sadece Diyarbakır ve Şırnak’ta
kalan ve AKP’nin kaldırdığı OHAL ile 15 Temmuz bahane edilerek AKP/Erdoğan’ın
ilan ettiği OHAL çok farklıdır. Özal’ın OHAL’i PKK’ya dönükken Erdoğan’ın
OHAL’i Meclisi tamamen devre bırakan uygulamayla,Türkiye Cumhuriyeti’nin rejim değişikliğine dönüktür.
R.T Erdoğan OHAL hükümlerine
dayanarak yayımladığı KHK’lar ile OHAL’in ilan nedeni dışında ne kadar konu
varsa o konuda TBMM’yi dışlayarak KHK’lar yayımlamaktadır.
KHK kuşkusuz anayasal bir düzenlemedir. Ancak KHK ile
yapılabilecek işlerin “sınırları” konusunda
Anayasa’nın “Olağanüstü Hallerle İlgili Düzenleme”
başlığı altındaki 121. maddesinde çok açık bir hüküm var. Diyor ki 121.
maddenin üçüncü fıkrası: “Olağanüstü hal süresince Cumhurbaşkanı’nın
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin
gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde
kararnameler çıkarabilir.”
15
Temmuz sonrası OHAL’in ilan nedeni FETÖ terör örgütü ile mücadele olarak ilan
edilmişken.Şu hususların hangisi FETÖ terör örgütü ile ilgidir.Taşeron
düzenlemesi,Diyanete başkan yardımcısı atanması,Trafik
Kanunu, Askerlik Kanunu, Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanunu,
Tababet ve Şuabatı San’atların Tarzı İcrasına Dair Kanun, Umumi Hayata Müessir
Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun, Kamu
İhale Kanunu, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı
Kanunu, Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat
Kanunu, Şeker Kanunu, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun, Emniyet Teşkilatı Uçuş ve Dalış Hizmetleri Tazminat
Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Yargıtay Kanunu, Uzman Erbaş Kanunu, Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, Posta Hizmetleri
Kanunu, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulmasına dair
KHK’lar.
Açıkça görüldüğü üzere OHAL ilan nedenin dışına çıkmış
yayımlanan KHK’lar ile milli egemenliğin temsilcisi Meclisin yetki alanına
girilmiştir. Ülke Meclisten çıkarılan yasalarla değil KHK’lar ile
yönetilmektedir.
TBMM
İçtüzük’ün 128’ze göre “Anayasa’nın 121 ve 122’nci maddeleri gereğince
çıkarılan ve TBMM’ye sunulan kanun hükmünde kararnameler... komisyonlarda ve
Genel Kurul’da diğer kanun hükmünde kararnamelerle, kanun tasarı ve
tekliflerinden önce, ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara
bağlanır.”
15 Temmuz sonrası çıkarılan 31 KHK’dan sadece beş tanesi TBMM’den geçirilmiş olup 26
KHK hiç bir şekilde Meclise onayına sunulup görüşü alınmadı.
Bu durumda Türkiye Cumhuriyetinin yönetim şekli OHAL
değilse nedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder